Pakistan’ın milli şairi, Atatürk hayranı filozof Muhammet İkbal (1873-1938);

“Batı dünyayı gördü, Tanrı’yı unuttu. Doğu Tanrı’yı gördü, dünyayı unuttu.” diyor. İnsanın gücüne gitse de, çok doğru bir tespit olduğuna inanıyorum.

Batı bu günü yaşar, bu günü düşünür. Doğu bu günü unutur, öbür dünyayı düşünür . Batı bu dünyanın patronu, doğu işcisi . Batıda huzur, doğuda kargaşa var. Batı bilinçli çoğalmanın ve dinle dünya işlerini  birbirine karıştırmamanın mutluluğunu yaşıyor. Doğu sürekli çoğalmanın ve dinle dünya işlerini birbirine karıştırmanın azabını yaşıyor.

Diyeceksiniz ki, ( hiç kimsenin bir şey dediği de yok, aslında!) “hocam bıktık senin bu doğu, batı mukayeselerinden!”  Vallahi, ben de bıktım. Belki birkaç okuyan olur da, az çocuk yapar, onları iyi eğitir, bu dünyada ki geleceğimize bir katkısı olur diye, yazıp duruyorum. Doğuda, bu ikilem içinde yaşayarak, hayata tutunmak çok zor.

İstanbul’da yaz nedeniyle musiki cemiyetleri çalışmalarına üç ay ara verdiler.

Ben de kalkıp Osmancık’a gittim. 27 Haziran Perşembe sabahı Osmancık’ta Udi Muammer Okutan’ın kırtasiye dükkanında Kanunla Saba fasıl yaparak, kendimize geldik. Daha sonra Dede Efendi’nin,

“Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum/Aklımı yağmaya verip fikrimi şaştım”

adlı Bestenigar şarkısıyla ruhlarımızı yeniledik.

2 Temmuz’da Çorum Lisesi bahçesinde yapılan mezunlar  toplantısında kadim dostlarla görüşüp, helalleştikten sonra İstanbul’a döndüm.

Kadıköy Belediyesinin 12 Temmuz’da Göztepe Özgürlük parkında başlattığı tiyatro festivalinde her gece bir oyun izliyoruz.

13 Temmuz gecesi Moda Sanat Tiyatrosunun “Azizname” adlı oyununu izledik.

Dün gece (19 Temmuz) Tiyatro Kedi’nin “Pazar Günkü Cinayet” adlı oyunu için parka gelen sanatçılardan Haldun Dormen ve Fusun Önal’la görüştükten sonra, müziği tercih ederek, Caddebostan Gönüllülerinin Fenerbahçe parkında verdiği Türk müziği konserine gittik.

İstanbul’da yaptığım “Şiir ve Müzik Şöleni” solistlerinden KBB uzmanı Dr. Ahmet Ayyürek ve Tevhid Acar’la beraber İlter Burak Kalay’ın şefliğini yaptığı konserden büyük keyif aldık.

Şef İlter Burak Kalay’ın davudi sesiyle yorumladığı Selahattin İçli’nin Kürdili Hicazkâr eseri “ Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir, gönlümün kıyısına vurur” adlı şarkısı gönül tellerimizi titretti. Rahmetli Selahattin İçli’yi çok sever ve sayardım. Aşiyan Musiki cemiyetinden tanıdığım Cansın Erol’un, Avukat kocasının genç yaşta ölümü üzerine yazdığı bu şiir  beni çok etkiler.

Bir de Hücesta Aksavrın’ın yazdığı “Bir sabah bakacaksın ki bir tanem, ben yokum, dünyayı sana bırakıyorum” adlı şiiri çok severim. Bu güzel şiiri, genç yaşta ölen oğlu için Kürdili Hicazkâr makamında besteleyen Selahattin İçli, bu şarkıyı İnci Çayırlı’ya, ölümünde mezarı başında okuması için vasiyet etmiş.

Ben cenazeye katılamadım. İnci Çayırlı hocam, “Mehmet, Selahattin hocanın vasiyeti olan bu şarkıyı herkes çekildikten sonra mezarı başında ağlayarak okudum.” demişti.

Selahattin İçli’nin amcası Şerif İçli’nin Rast makamında bestelediği şu şarkısı bir başka âleme sürükler beni. (Söz: İbrahim Akçam)

Cevr olur imkân-ı vuslat vermeyen imâların,

Zulm olur artık bu gûna naz-ü istiğnaların,

Gün gelir elden gider elbet baharı hüsnünün,

Hangisi kalmış cihanda dem süren Leylaların…

Bu kadar sözden sonra, “kesmek gerekir vesselam” diyerek, susuyorum.

Şiirlerde şarkılarda yaşıyorum ne hoş.

Aşkla, meşkle sevdalarla coşuyorum ne hoş.

Bir gelir âleme insan, sevmeli sevilmeli,

Dolu, dolu yaşayıp, gönüllere girmeli…

(Mehmet Özata- 25/7/2011)