Pek çok meslek grubunu kızdıran, hiçe sayan, var olan haklarını yok eden, mevcut iktidar, şimdi de doktorlarla sorunlu.

bir dönem avukatlarla sorunluydu, hak arayan avukatları Başkent’e bile sokmamışlardı. İktidar öğretmenlerle sorunlu, çoğu il ve ilçede olan öğretmen evleri yok edildi. Çoğu il ve ilçede öğretmenlere, öğretmenlerin gidip geleceği bir lokali bile çok gördüler. Çifçi ise “Anasını alıp gideli” yıllar oldu. Sanırım şimdi hırpalama sırası doktorlara geldi... AKP’li Cumhurbaşkanı ayrılan doktorlar için “Giderlerse gitsinler” demiş.

Son yıllarda 8 binden fazla doktor istifa etmiş. Doktorların istifalarının tek gerekcesi para mı? CHP Sağlık Politikaları Genel Başkan Danışmanı Coşkun Bel’in KRT Televizyonundaki açıklamalarına göre; “Sağlık sorunları kangren haline geldi...Salgında fedakarca çalışan doktorlar, (Biz sahipsiz kaldık) diye istifa ediyorlar”…

Kamu hastanelerinde doktorların her hastaya, muayene için 5 dakika ayırmaları isteniyor. Bununla başarılı bir sonuç almak ne kadar olası. Yine doktorlara yapılan saldırılar ve güvenlik konusu ayrı bir sorun. Şiddet boyutunun ülkemizde fazla olmasının, temel nedenlerinin de araştırılması gerekmez mi? Hastası ile doktoru, karşı karşıya, tartışır boyuta getiren nedenler araştırılıp, bilimsel bir çözüm getirildi mi? Gerçekten sadece tek neden cehalet mi?

Sağlık Bakanı sağlık çalışanları ve doktorların sorunları ile uğraşmak yerine, saraydan puan alma ve sarayın gözdesi olma derdinde. Bu anlamda doktorlar kendini sahipsiz hissediyor.

“Beni Türk hekimlerine emanet edin” diyen yüce bir duygudan sonra, geldiğimiz yer; “Giderseniz gidin” diyen bir zihniyete demirlemiş durumdayız.

Ülkemizin seçkin doktorlarını, özel sektöre ve yurt dışına kaptırırsak, sanırım bize de ithal doktorlar düşer, Suriye’den, Afganistan’dan, Afrika’dan gelen ucuzcu doktorlarla durumu idare ederiz.

Prof. Dr Bengi Başer; “İshal ile geliyor hasta. Neyin var diyorum ‘Ayak yoluna karargah kurduk’ diyor. İthal doktor bunu nasıl anlayacak? Tercümanı da kafayı yer...” diye soruyor.

Aslında Bengi Hanım yine şanslı ya Çorum’lu bir hemşehriye düşerse, Bengi Hanım neyin var diye sorunca; Hasta başlar:“Hiç sorma tokduuur, aha şu yağarnımdan bir yel giriyor, soluğum kesiliyo. Sonra da başım bi alamet ağrıyo, bir alamet, zokur zokur zokurduyo, valla nöreceğimi şaşırıyom.”

Yerel tercüman gerekir gayri.

Bu arada merdiven altı doktorlara da gün doğar. Sanırım alternatif tıp devreye girecek, üfürükçüler, tükürükçüler, muskacılar, hacamatçılar, medyumlar, falcılar, göbeğe yazı yazanlar çıkar meydana. Çağdaş Cumhuriyeti bırakıp, Afrika kulvarlarında koşarsan olacağı bu. Doktor bizim neyimize, “Biz cahilin ferasatına güveniyoruz”… Falcılar, muskacılar, medyumlar bize yeter!!!

Reis, promptere bakarak, doktorlar hakkında doğaçlama söylediklerinden farklı şeyler söylemiş.

Demek ki “doğaçlama konuşunca baltanın taşa vurulduğu” danışmanlarca hatırlatılmış olmalı.

Gerçek duyguların ifadesi hangisi?

Doğaçlama konuşma mı yapay, yoksa prompterden konuşma mı?