Nisan ayı başları… Türkiye koşar adım genel seçimlere gitmektedir. Gazetenin iç sayfalarında bir haber…
Avrupa Parlamentosu Başkanı, Ankara’ya gelmiş, partilerin tepe yönetimlerini ziyaret etmektedir.
Söyledikleri ise şöyledir. “Elimizde bir anket var. Seçimden koalisyon çıkacak. Hazır olun.”
“Be adam senin nene gerek benim seçimimde sandıktan ne çıkacağı?” diyen olmuş mudur acaba?
Nisan ayı ve öncesinde medyada yayınlanan seçim anketlerini her görüşümde aklıma AP parlamentosu Başkanı’nın sözleri geldi ve acı bir gülümseme geçti yüzümden…
AKP’nin (Amerikancı Karşıdevrim Projesi) ve/veya Erdoğan’ın denetim dışında kalması küresel güçleri tedirgin etmiş, Erdoğan adeta bir Frankeştayn’a dönüşmüştür. Yabancı basın üzerinden yapılan uyarılar etkili olmadığından “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” sözünün yeni bir uyarlaması sahneye konulmuştur.
Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda devletin alan hâkimiyetini PKK/KCK/HDP’ye terk eden AKP o bölgelerde sandıktan silineceğini bilemeyecek kadar hesap dışı bir yapı değildir. 2002’den başlayarak köprüyü geçene kadar AKP’ye verilen oylar alan hâkimiyetini ele geçiren HDPye gidecekti kaçınılmaz olarak.
AKP’nin ülke genelinde düşen oylarının gideceği adres Doğu ve Güneydoğu’da HDP’dir. Ama bu oy kaymasının HDP’ye seçim barajı olan %10’u geçirmesi mümkün olmayacağından yeni destekler gerekmiştir.
İşte HDP’ye yeni destek oylarının adresi Y-CHP’dir. Seçim öncesi bu gerçekliği söylediğimiz birçok kişinin sert tepkilerini göğüsledik. Ama gerçek ne yazık ki bu idi…
“Seçimlerden bir gün önce Diyarbakır’da yapılan bombalama kime hizmet etmiştir?” sorusunun yanıtı sandıktan çıkan sonuçta saklıdır. Ya barajı aşamazsa endişesi Diyarbakır’daki bombalı saldırı ile çözülmüş, HDP/PKK mağduru oynayan zavallıya dönüştürülmüştür. Özellikle CHP tabanında ikilem yaşayan, algı bulanıklığı içindeki kesimin son kararlarını vermeleri sağlanmıştır.
Y-CHP’nin 23 ilde oylarının düşmesini nasıl açıklarsınız? Hem de son dönemlerin en yoğun seçim kampanyasını yapmalarına rağmen.
Ve şişeden koalisyon cini çıktı.
Ne olacak şimdi?
Seçim sonuçları hızla TV ekranlarına düşerken romancı arkadaşım Pembe Tunçel arıyor. Seçim sonuçları konusunda öngörülerimizin çıktığı için mutlu ama olacaklardan da bir o kadar endişeli…
Şöyle konuşuyor. “AKP-HDP vekil sayısının toplamı Anayasa değişikliği için yeterli oyu sağlamış oluyor. Ve soruyor, “Türklüğü Anayasa’dan kaldırabilirler mi? Bebek katili Apo’yu serbest bırakıp, özerkliği ilân edebilirler mi?”
AKP bir proje yapıdır. Bir koalisyondur. Kurucu ortakları arasındaki F tipi yapı 16-17 Aralık 2014’den sonra tasfiye edilmeye başlanmıştır. 2002-2015 döneminde koalisyona katılan diğer yapı bölücü terör örgütü PKK’nın meclisteki uzantısı HDP olmuştur. Medya üzerinden toplumun algısına yöneltilen çatışmalar kayıkçı kavgasından ibarettir.
Topluma şirin, yakışıklı, genç lider olarak ezberletilmeye çalışılan Selahattin Demirtaş, İmralı-Kandil ataması bir görevlidir. Yani çakma liderdir.
Demirtaş’ın “Koalisyona da girmeyiz, dışarıdan da destek vermeyiz” sözleri pazarlık çıtasını yükseltmek içindir.
Y-CHP’nin koalisyona girmede ne denli hevesli olduğu ise medyaya yansıyan demeçlerde görülmektedir. Uzun bir dönemdir, “Türkiye’yi Cumhuriyet’i kuran partiye yıktırmak istiyorlar” sözümüzün sırat köprüsündedir CHP ve ülke…
Evet, Erdoğan’ın denetim dışı gidişi şimdilik durmuştur. Ama Türkiye yağmurdan kaçarken dolu ne kelime tusunami yaşayabilir…