Öğretmen N. Ziya Bakırcıoğlu’nun “Şah Beyitler” adlı eserini okuyorum.

Özlü sözler, beyitler, dörtlükler, rubailer çok derin bir hikmet ve felsefe içeren hayatı özetleyen reçetelerdir. Çağların, asırların imbiğinden süzülerek zamanımıza uzanan bu değerli sözler toplumların kültürel altyapısını oluşturur.

Şâhâ senin cemâlini göreyim andan öleyim,

Susamışam visâline ereyim andan öleyim…(Kadı Burhanettin)

Padişahım güzelliğini göreyim sonra öleyim. Sana kavuşayım sonra öleyim.

Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun,

Bizüm içün hayır dua kılanlara selam olsun…(Yunus Emre)

 

Fâş eyledim cihana ene’l-hak rumuzunu,

Doğru haberdir anun için dâra düşmüşüm…(Nesimi)

Enel-Hak(Ben hakk’ım) işaretini herkese yaydım. Doğru haber olduğu için hem asılma ağacına (dâra), hem sıkıntıya düştüm.(derisinin yüzüldüğünü anlatıyor)

Ne zaman Nesimi aklıma gelse, / Yüzülmüş tenine deri olurum,

Hallaç gibi çıkıp Enel-Hak dese,/ Aklımı şaşırıp deli olurum…(Mehmet Özata)

Hallacı Mansur’un “Enel-Hak” dediği için öldürüldü. Nesimi’ de şeriata karşı geldi diye derisi yüzülerek öldürüldü. Asırlar sonra bana da bu ağıt dörtlüğü yazmak düştü.

Karışsın cân ü cânân yükselen bank-i Enelhakla,

Şeriat bir daha Mansur’u ber-dâr etti sansınlar…(Yahya Kemal Beyatlı)

Seven ve sevilen “Enelhak=Ben hakk’ın bir parçasıyım”  nidâsıyla birbirine karışsın. Öyle ki, şeriat Mansur’u bir daha astı sansınlar…

Dime kim yarda yok cevrü cefâdan gayrı,

Ne dilersen bulunur mihr ü vefâdan gayrı…(Necati)

Sevgilide eziyet ve zulümden başka bir şey yok deme, sevgiden ve sözünde durmaktan gayrı ne dilersen bulunur.

Beni candan usandırdı cefâdan yar usanmaz mı?

Felekler yandı âhımdan muradım şem-i yanmaz mı? (Fuzuli)

Sevgili, ettiği cefâlarla beni canımdan usandırdı, felekler (dünya, devran) yandı âhımdan muradımın ışığı, mumu yanmaz mı?

Bir şûlesi var ki şem-i cânın,/ Fânusuna sığmaz asumânın…(Şeyh Gâlip)

Can mumunun öyle bir ışığı var ki, gökyüzünün fânusuna bile sığmaz…

Derdim nicedir sinede pinhan iderim ben, (Pinhan=saklamak)

Bir âh ile âlemi viran iderim ben…(Nefi)

 

Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi,

Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni…(Kul Nesimi)

 

Ben âdemden evvel çok geldim gittim,

Yağmur olup yağdım ot olup bittim

Bülbül olup firdevs bâğında öttüm, (Firdevs=cennette bir bağ)

Bir zamân gül için hâra düş oldum… (Hâr=diken) (Merzifon’lu sıdki Baba)

 

Ben şehid-i bâdeyim dostlar, demim yâd eyleyin,

Kabrimi meyhane enkazıyla bünyâd eyleyin…(Ruscuk’lu Kemal)

Ben içki şehidiyim dostlar beni anın. Mezarımı meyhane enkazıyla inşa edin.

Ağyâr ile sen geçt-i güzar eyle çemende,

Ben ağlayayım hasretle günci mihende, (Günci mihen=dert köşesi)

Ey her gülüşü âleme bir gülşeni hande, (Gülşen=gül bahçesi, hande=gülüş)

Bir gün gelecek ağlayacaksın bana sende …(Süleyman Nazif)