Her şeyin başı; sağlık, sıhhat ve afiyettir.Yüce Allah’ın insanoğluna verdiği en büyük nimet sıhhattir, sağlıklı bir ömürdür. Bunu bilmeyen yoktur. Ne yazık ki insanların çoğu bu nimetin kadir ve kıymetini bilmezler, onu heder ederler. Ne zaman hastalıklar bizleri yakalarsa o zaman onun değerini anlarlar ve hastalıktan kurtulmak için çare ararlar. Halbuki, hastalanmadan önce tedbir aramaları gerekirdi. Çünkü sağlıklı yaşam hayatın şartıdır. Sağlık yoksa yaşam da yoktur. Onun için süründüren hastalıktan, hastalıksız ölüm daha hayırlıdır, demişlerdir.

Her konuda olduğu gibi, sıhhatimizin korunması hususunda da yüce Allah cc. hazretleri bizleri uyarıyor. “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Maddi ve manevi bakımdan sağlığınıza zarar veren şeylerden uzak durun.” (Bakara, 195. ayet.) buyururken, R.SAV. de bizlere şu güzel öğütleri veriyor. “Yeme içmenize dikkat ediniz. Hastalıkların çoğu mideden gelir. ‘Yüfsidül maidete fieklittam’ Çok yemek mideyi bozar. Midenizi üçe bölünüz. Bir kısmını yemek için, bir kısmını su için, bir kısmını da hava için ayırınız. Acıkmadan yemeyiniz. Doymadan sofradan kalkınız” buyurmak suretiyle, koruyucu tıbbın birinci maddesini 1500 sene önceden bize haber vermiştir. Bun uyapabilsek bile bu bize yeter. Çünkü bu bizleri obezite, şişmanlık derdinden korur.

Bir sıkıntı gelmeden önce ondan korunmak için tedbirini almak, bela ve musibet geldikten sonra ondan kurtulmak için çareler aramaktan daha kolaydır.

Sağlık gibi dost, hastalık gibi düşman yoktur. Can boğazdan girer, çıkar. Açlık ölüm sebebi olduğu gibi çok yemek yemek de ölüm sebebidir. Sıhhate muzırdır. Elbette ki sıhhatin tek düşmanı fazla yemek yemekten ibaret değildir. Asrın hastalığı stres ve sıkıntı, zararlı maddeler, sağlıksız beslenme vs gibi hususlara da dikkat etmek, bütün bunlara rağmen hastalanırsak mutlak çaresine bakmak gerekir. Sıhhatin korunması farz olan Allah emridir. Çünkü sıhhat olmadan ne iş, ne aş, ne de ibadet olur. Kendimize faydamız olmadığı gibi üstelik yakınlarımıza ve başkalarına zararlı bir duruma geliriz.

R.SAV.in şu öğüdünü unutmayalım: 5 şey gelmeden önce 5 şeyin kıymetini bilelim.

1-Hastalık gelmeden, sıhhatinizin kıymetini biliniz.

2-Yokluk gelmeden, varlığınızın kıymetini biliniz.

3-Dar zaman gelmeden, boş zamanınızın kıymetini bilin, zamanı boşa harcamayın.

4-Yaşlılık gelmeden, gençliğin kıymetini biliniz.

5-Ölüm gelmeden, hayatın kıymetini bilin, buyuruyor.

Evet; ne demiş atalarımız; dört şeyi küçümseme:

1-Hastalık, 2-Ateş, 3-Düşman, 4-Borç (fazla borç).

Başı ağrıyan hastaya sivrisinek vızırtısı deprem gürültüsü gibi gelir.

Sıhhatimizi koruyalım. Şayet hastalanırsanız, ölüm ve ihtiyarlığın dışında her derdin bir çaresi vardır. Arayalım. Her hasta olan ölmez. Eceli gelen ölür. Bilelim. Nefsimizi, neslimizi sağlıklı kılalım. Sağlığın bedeli yoktur. Unutmayalım. Hastalıklar günahları kurumuş yaprakların ağaç dalından rüzgarın döktüğü gibi döker. Hastalıklara sabredelim. Hastalarımıza yardımcı olalım. Allah ve kullarının sevgilisi oluruz, bilelim.

Yazımızı, sağlıkla ilgili insan sözü olarak söylenmiş peygamber sözlerinden sonra en büyük söz olan Osmanlı hükümdarı, cihan padişahı olan 45 yıl 11 ay 23 gün hüküm süren 46 yıllık saltanatından 31 yılını cephelerde at üzerinde geçiren ve seferde cephede hastalanıp ölen büyük Türk hakanı Kanuni Sultan Süleyman’ın şu sözleri ile bitirelim;

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Yani, bir milletin devleti yoksa, o milletin hakkı, hürriyeti, adaleti, emniyeti ve namusu, şerefi yok demektir. Bunları devlet sağlar. Fakat devletten daha üstün bir nimet daha vardır. O da sıhhattir. Bir nefes, bir sıhhat en büyük devlettir.