Sabahattin Ali’nin ölümündeki sır perdesi, 22 Mayıs 2013’te, yani 65 yıl sonra CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu tarafından gündeme getirilmiş, o gün başbakan olan Erdoğan’a sorular yöneltilmişti.

Aynı konu 22 Haziran 2021 günü, yani 73 yıl sonra Meclis’e sunulan bir soru önergesiyle, CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel tarafından bir kez daha gündeme getirildi.

Bu nedenle Sabahattin Ali olayı ne idi, neler oldu bir bakmak gerekti.

* * *

Sabahattin Ali kimdi?

1907-1948 arasında 41 yıl yaşamış çağdaş bir kimlik.

Döneminde tüm edebiyat dünyasını sarsan, günümüzde de canlılığını koruyan ünlü bir yazar.

1932’de yazdığı bir şiirinde, Atatürk’e hakaretten yargılanıp ceza alan, Konya ve Sinop cezaevinde yatan…

Sinop cezaevinde iken;

“Başın öne eğilmesin / Aldırma gönül aldırma /

Ağladığın duyulmasın / Aldırma gönül aldırma” diye başlayan…

“Dışarda deli dalgalar / Gelir duvarları yalar /

Seni bu sesler oyalar / Aldırma gönül aldırma” diye devam eden meşhur şiirin sahibi olan bir şair.

“Kuyucaklı Yusuf”, “İçimizdeki Şeytan” ve “Kürk Mantolu Madonna” romanlarının öğretmen kökenli bir yazarı.

Ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken, 2 Nisan 1948’de öldürülen bir aydın.

* * *

Peki, Mayıs 2013’te CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu, Haziran 2021’de CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel neler sordu?

-Sabahattin Ali’nin nasıl öldürüldüğü ile ilgili devletin istihbarat kayıtları dahil hangi bilgiler mevcuttur?

-Cenazesinin ormanlık alanda bulunmasından sonra neler yaşanmıştır?

-Bu sürecin detaylı kayıtları ve raporları kamuoyu ile niçin paylaşılmamıştır?

-Cenazesine neler olduğu ve mezarının nerede olduğu konusunda bir araştırmanız olmuş mudur?

-Naaşının ilk gömüldüğü yerden çıkarılarak otopsi için götürüldüğü süreçte kaybolduğu veya bilerek kaybedildiği doğru mudur, hangi yetkililer sorumludur?

-Sabahattin Ali’nin mezar yeri devletin kayıtlarına göre neresidir?

-Bu yerin açıklanmamasının nedenleri nedir?

-Mezar yerinin bulunması bir hukuk devletinin boynunun borcu değil midir?

-Kayıtlarınıza göre Sabahattin Ali’nin öldürülmesi talimatını kim vermiştir?

-Bu konuda devletin yaptığı araştırmanın sonuçları nelerdir?

* * *

Elbette bu sorular yerindedir ve cevaplandırılması gereken sorulardır.

Evet, ama Anadolu’da “eğri oturup doğru konuşmak” diye de bir söz vardır.

Çünkü şarkılara, türkülere konu olan şiirleriyle; öyküleriyle, romanlarıyla ve de döneminde dergilerdeki yazılarıyla, kültür hayatımızın vazgeçilmezi olan; korkunç bir şekilde katledilen, 2 ay sonra Kırklareli’nde bir ormanlık alanda cansız bedeni bulunan ve cenazesi ailesine teslim edilmeyen ve de mezarının yeri bilinmeyen Sabahattin Ali 1948’de öldürülmüştü.

İktidarda CHP vardı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü idi. Ve İnönü aynı zamanda CHP Genel Başkanı idi.

Cenazesi ailesine verilmedi. Cinayet aydınlatılmadı. Tetikçi olarak kullanılan Ali Ertekin üzerinde kaldı. 28 Aralık 1948’de tutuklandı, yargılandı, 4 yıl ceza aldı. Birkaç hafta sonra çıkan bir afla da serbest kaldı.

Aslında yukarıda sorulan soruların cevapları hem devlet arşivlerinde hem istihbarat raporlarında olması gerektiği gibi, normalde CHP arşivlerinde de olması gerekir.

İşte bu nedenlerle Kılıçdaroğlu, olayın olduğu dönemi ve sorumlusunun o gün tek başına iktidarda olan CHP’yi hatırlatmak istemişti.

Ve 10 Şubat 2012 günü konuk olduğu Kanal A’daki “Görüş Farkı” adlı programda, “Nazım Hikmet'i kim hapse attı? CHP. Sabahattin Ali'yi kim öldürdü? CHP” demişti.

Herhalde bu sözlerle bir özeleştiri yapmak istemişti.

* * *

Sonuçta cumhuriyet tarihinde karanlığa gömülmüş bu cinayet aydınlatılmalıdır.

Cenazesi kaybedilmiş, mezar yeri bile belli olmayan bu olay aydınlatılmalıdır.

Bu; bugün dahi tüm canlılığı ile yaşayan, ürünleri hiçbir şekilde eskimeyen, döneminde edebiyat dünyasını sarsmış, ünü Türkiye sınırlarını aşmış olan bu büyük yazara bu ülkenin bir görevidir.

Ve bu görev, bu ülkenin yetiştirdiği ender aydınlardan biri olan Sabahattin Ali için, tam 73 yıldır yapılmamış ama yapılması gereken bir görev…