Rubai hikmet söyleme sanatıdır, tefekkür şiiridir. Yoğun duygular, derin düşünceler, aklın çözemediği sırlar, varlık, yokluk ve ölüm temaları rubai formunun dört mısralık çerçevesi içinde ustalıkla işlenmiştir.

Geçmiş günü beyhude yere yâd etme,

Bir gelmemiş an için de feryâd etme.

Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep,

Eğlenmene bak ömrünü berbâd etme… (Ömer Hayyam)

Ömer Hayyam rubaiye can vermiş, yaşıyor,

Hikmetli sözleriyle çağları aşmış, taşıyor,

Bir ömürde bin yıl yaşamış gibi Hayyam,

Hayata hikmet katmış, felsefeyle anlatıyor…(Mehmet Özata)

 

Nasıl geçti bunca yıl, böyle hüzün içinde,

Sanki bin yıl yaşandı, yalnız bir gün içinde,

Düşle gerçek iç içe, kahır lezzet yan yana,

Gövdem hürdü yaşarken, gönlüm sürgün içinde…(Yılmaz Karakoyunlu)

 

Duyduk kaçınılmaz sonucun geldiğini,

Ömrün azalıp gitgide eksildiğini,

Gözyaşları, yalvarmalar artık boşuna,

Bir hâkimi mutlak okuyor bildiğini… (Ümit Yaşar Oğuzcan)

 

Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden!

Lutfet, bize bir şanlı nesil ver yeniden!

Dünyayı alıp avucuna bir gün Tanrım,

Avucunda bu dünyaya şekil ver yeniden! (Arif Nihat Asya)

 

En güzel şiirsin, en güzel beste,

Bir şarkısın söylenen tek nefeste,

Ayrılığa artık tahammülüm yok,

Bülbül sensin gönlümde ki kafeste… (Feyzi Halıcı)

 

Dün gece üstadıma sordum kaç kez,

Bana bu dünyanın sırrını söyle tez,

Cevap verdi üstadım gülerek,

Bu sır bilinir, ancak söylenemez… (Mevlana)

 

Eslaf kapıldıkça güzelden güzele,

Fer vermiş o neşveyle gazelden gazele,

Sönmez seher-i haşre kadar şiir-i kadim,

Bir meşâledir devredilir elden ele… ( Yahya Kemal Beyatlı)

 

Önsüzden sonsuza bir bitmeyen seferdeyiz,

Bugün ne dünkü yerde, ne yarın bu yerdeyiz,

Akıp giden zaman değil, biziz değişen her an,

Bir batan gündeyiz, bir ağaran seherdeyiz… (Çorum’lu Abdullah Ercan)