Gri bir Ankara sabahında, dışarıda kar, içimizde bahar varken Rodrigo ‘nun gitar konçertosunu dinliyordum… Ne zaman dinlesem PİCASSO’nun Guernico tablosu canlanır hemen gözümde.

Sanat böyle bir şey , müziğin titreşimleri çizginin ve renklerin titreşimleri ile birleşip sinestezi oluşturur belleğimizde, onlarca çağrışım yapar, canlanır gözümüzde . Bu iki dev eser de böyledir; bir anlatımdır, ifadedir, tanıklarıdır çağlarının bir çok sanat eseri gibi…

Romantiktir aslında Rodrigo ‘nun gitar konçertosu, dinlerken Akdeniz’in gün batımı renklerine bürünmüş halini düşündürür insana. Dalgaların seslerine, kastanyet sesleri eşlik eder, gül, şal ve aşk gelir akılımıza, bir de kırımızı, aşkın rengi…Ama buradaki aşk bir başkadır, aşkın başkaldırı manifestosu halidir sanki.

Rodrigo’nun konçertosunda aşkın başka bir hali vardır. Bazı İspanyol ezgileri bizim ağıtlara, uzun havalara, bozlaklara benzer, hüzünlendirir insanı. Hani ağıtları dinlerken gözyaşı damlar insanın yüreğine, Neşet Ertaş dinlerken bozkır ve saman sarısı, toprak rengi gelir aklımıza…Alabildiğine sonsuz, uçsuz bucaksız…Usta buraları yaşatır bize, buralarda gezdirir… gezdirir; bir bir toprak damlı köyleri, yüzyıllardan kalmış öyküleri, sevdaları, geri kalmışlığı, ileri gitmişliği...Arjantin’den Mercedes Sosa’yı dinlerken de aynı duygular kaplar insanın içini…

Rodrigo ‘nun gitar konçertosu çok sevilmiştir, bütün dünyanın ortak konçertosu olmuştur sanki. Her birey, her kültür, belki kendi boyun eğmeme isteğini, mücadelesini savaşların, iç savaşların anlamsızlığını düşünür, dalar gider dinlerken . Bethowen ‘ın Ay Işığı Sonatı gibi, Vivaldi’nin Dört Mevsim’i gibi, Motzart’ın 9.Senfonsi gibi, Türk Marşı gibi ortak bir dildir sanki bu eserler, yaşanmışlıklar, ortak kaderlerdir.

Evet bu konçertoda Türk esintisi vardır joaquin Rodrico Türk asllı Victoria Kamhi, ile evlenir 1905’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir Victoria Kamhi, uzun bir müzik eğitimi alır. Meslektaşı Joaquín’le 1929 yılında tanışır ve dört yıl arkadaşlıktan sonra 1933’de evlenirler.

İspanya iç savaşının başladığı yıllardır, sanki ikinci dünya savaşının provası niteliğindeki bu savaş, üç yıl sürer , çok acılar yaşanır her savaş gibi acımasız bir savaştır. Sanki üretilen silahların denemesi yapılır ve en acıklısı GUERNİCA kasabasına yapılan bir saldırıdır.

Bir başka sanat dalı olan sinema filminde izlemiştim. Sakin bir bahar günü kasaba rutin günlük işlerine başlar. Köylüler pazara ürünlerini getirmiştir, çocuklar okullarına yol alırken bombalanır kasaba 1700 kişi ölür, binlerce yaralı.

PİCASSO savaşın korkunçluğunu, anlamsızlığını, acısını anlatan ünlü Guernica’yı kendi kübist anlatımı ve estetik yaklaşımı ile yapmış ,bir başyapıt bırakmıştır Dünya sanat tarihine. Zamanında tablonun sergilendiği mekana bir Alman askeri gelir tabloyu görür , Picasso’ya, “Bu muazzam, tabloyu siz mi yaptınız?” diye sorduğunda sanatçı “Hayır siz,” der. Franco ölene kadar tabloyu İspanya’ya götürmez. Franco ölünce ülkesine götürür tabloyu Pablo Piccasso ..

iç savaş yaşanırken Paris’te ve Almanya’da bulunur müzisyen çift . Rodrigo’nun gözleri küçük yaşta geçirdiği bir hastalık yüzünden görmez, tıpkı Aşık Veysel gibi yüreği ile görenlerdendir. Eşi ona sadece hayat arkadaşı değil bir çift göz olur “ışığım’’ der eşine , aşk böyle bir şey…Onca zorluğa rağmen eserlerdeki derinlik buradan gelir, aşkı yüreğinde, yanı başında hisseder her daim .

İspanya is savaşından ve GUERNİCA bombardımanından çok etkilenen besteci Rodrigo, konçertoyu bestelemeye başlar. İç savaş bittiğinde ülkesine döner, konçertoyu seslendirir. Çok beğenilir, kimden hangi orkestradan, hangi enstrümandan dinlerseniz dinleyin çok etkilidir .

Sanki savaşa, haksızlıklara, anlamsızlıklara bir karşı duruştur konçerto. İnsanların çaresizliğinden, cahilliğinden, geri bırakılmışlığından , birbirine düşman edilerek çıkan iç savaşları düşünürüm…Paramparça olan o güzelim ülkeleri, kültürleri, yok edilmeye çalışılan o güzellikleri düşünürüm.

‘’ Çanakkale Türküsü” gibi… ‘’Yemene gidip de gelmeyenler’’, taşlı Tokat yollarından ölmeye giden “on beşliler’’ türküsü gibi emperyalizme karşı duruşu düşünürüm.

1972 yılında çift, Ankara’da ve İstanbul’da konserler verirler. Eşi için kendi kariyerinden vazgeçen Victoria doğduğu, büyüdüğü topraklara konser için dönmüştür.

Zaten sanatçılar yaşadıkları çağa tanıklık yaparlar, anlatırlar. Ne zaman GUERNCİA’yı anlatsam öğrencilerime, Rodrigo nun gitar konçertosu gelir aklıma. Tabloda gördüklerimin seslerini duyar gibi olurum ,onca acının içinde bir umudun, aşkın sesi vardır .

Sanata güvenirim her zaman. Sanat onca kötülüğün, çirkinliğin içinde, savaşların içinde güzeli arayan insandan yanadır duruşu, doğrudan, güzelden, iyiden, estetikten yanadır. Betonların arasında açan kır çiçekleri gibidir, tarih bu örneklerle doludur.

İyi ki sanat var, renkler var, aşk var.

Kar yamağa devam ediyor, mevsimsiz yağıyor, ama olsun, bahar var yine de dışarıda. Çiçekler açtı, kuşlar geldi, güneş görünmüyor, ama ışığını hissediyoruz..