Durup dururken bir anayasa paketi topluma sunulmuştu. Niçin "EVET" istediğini anlatamayan bir iktidar ve niçin "HAYIR" istediğini anlatamayan bir muhalefet toplumu büyük ölçüde germişti.

Sonuçta referandum süreci bitti. % 58 evet, % 42 hayır. Toplum da büyük bir gerginlikten bir ölçüde kurtulmuş oldu.

Ancak ne 58 önemli ne de 42... Peki önemli olan nedir? Çıkarabildiğimiz sonuçları şöyle bir sıralayalım:

Öncelikle tüm siyasi partilerin ve tüm sivil toplum örgütlerinin ilk kez yeni ve sivil bir anayasanın yapılmasında fikir birliği sağlaması...

Muhafazakâr kesim başta olmak üzere tüm sağ tabanın AKP’de toparlanıyor olması...

Laik, cumhuriyetçi ve ulusalcı vurguları yüksek olan kesimin de CHP’de yoğunlaşması...

Önemli bir sonuç; Kürt kökenli yurttaşlarımızın Kürt siyasal hareketinin etki alanına girmiş olması...

Ve daha da önemlisi, Akdeniz ve Ege kıyılarında ve de Trakya'da anti-Kürtçü, anti-İslamcı bir refleksin yükseliyor görüntüsü...

Ve de Türkiye'nin, olduğundan daha da fazla hassas bir sürece girmiş olması...

Referandum sonucu Sosyal Demokratların da özellikle görmesi gerekenler var;

Muhafazakâr kesimi kazanabilmesi, kendi siyasal alanına çekebilmesi için devletçi refleksini ve resmi ideolojinin resmi sözcüsü olan dilini yumuşatması...

Ve her şeyden önce de toplumun değişen sosyolojisini görebilmesi, değişen bu sosyolojiyi çok doğru okuyabilmesi...

Partinin ve parti teşkilatının halkla ilişkisinin zayıf olması...

Kendiliğinden gelen Alevi ve demokrat oylarla iktidara yürümenin zorluğunun görülmesi...

Ve teşkilatın popülizmden kurtarılması, siyaset yapacaksa gerçekten halkı kucaklayabilen değer ve davranışlarla donatılmış olması... Gerektiğinde köy köy, mahalle mahalle ve birebir çalışan bir teşkilat durumuna getirilmesi...

Ve fındık, fıstık, kabak çekirdeği gibi ve havuz, villa gibi söylemlerin Anayasa paketine karşı "HAYIR" kampanyasında anlamsız ve etkisiz olması...

"EVET" kampanyası ne kadar ikna edici olamadıysa, "HAYIR" kampanyasında kullanılan dilin ve yöntemin de pek ikna edici olamaması...

Cumhuriyetçi vurguları yüksek olan kesimin de görmesi gerekenler ise;

Kendi yaşam biçiminin meşruiyetinin kabul edilmesini bekleyen büyük bir kitlenin var olduğu...

Kabul edilmediği düşüncesiyle resmi ideolojiye itiraz eden bu kitlenin varlığı...

Ve az da olsa bu itirazlarla beslenen bir muhafazakâr siyasetin giderek büyümesi ve de çok büyük bir halk kitlesinin desteğini alan bir siyasal harekete dönüşmesi...

Ve bu değerleri yapıştırıcı güç olarak kullanan ve de giderek yükselen ve büyük bir güce ulaşan Anadolu sermayesi... Ve bunun muhafazakâr siyasete büyük desteği...

Ve toplumun ve kentlerin sosyolojik değerleriyle değişen dokusu...

Ve geri dönüşü olmayan, giderek Kürt toplumunu kucaklayan Siyasal Kürt Hareketi...

Ve Siyasal İslam'ın, Siyasal Kürt Hareketinin ve de giderek bütünleşen Uluslararası Sermayenin " resmi ideolojiyi" büyük ölçüde sarsması...

Ve bunların karşısında reel politika üretemeyen siyasetlerin yavaş yavaş yok olma sürecine girmesi...

İşte referandum sürecinin ve sonucunun genel panoraması budur.

Referandum sürecinde Sosyal Demokratların yine de bazı önemli kazanımları olmuştur. Şöyle ki;

Sosyal Demokratların ilk defa ülkenin çok büyük bölümünü dolaşmış, halkın yüzde 80'i ile buluşabilmiş olmaları...

Ve son söylemlerinde giderek yumuşak bir dil kullanan, politikalarında kısmi değişiklikler yapmaya çalışan Kılıçdaroğlu ile sembolize edilen Sosyal Demokrat Siyasetteki yeni gelişmeler ve de açılımlar...

Ve Sosyal Demokrasinin "halkçılık" yüzünün ön plana çıkarılmaya başlaması...

Ve ülke sorunlarına çözüm bulmakta daha samimi ve gerçekçi yaklaşımlar gösteren ve de iktidara yürümeyi hedefleyen bir "Kılıçdaroğlu rüzgârı"...

Dileğimiz odur ki, Türkiye'nin sağı da solu da referandum sonucunu iyi değerlendirirler. Hatta siyasi partilerce kendilerini sorgulamak için bu sonuçlar, bir milat olarak kabul edilir.

Ülke sorunlarını çözmekte kişisel ve politik hesaplar terk edilir ya da en azından ötelenir

Yaşam biçimini tahrik etmeden, etnik farklılıkları sindirmeden, inanç farklılıklarını kışkırtmadan, emekçilerin mücadelesini bastırmadan, kısaca toplumu germeden ortak bir dil, ortak bir akılla toplumsal barışa katkıda bulunulur.

Ve yine umarız ki, yıllarca halının altına süpürülüp bir tabuya dönüştürülmüş ülke sorunları da bu ortak akılla ve yeni bir anayasal reformla çözüme kavuşturulur.