Müzik, insan yaşamının her anında iç içe olduğu bir yaşam kaynağıdır. Ana kucağında, beşikte, evde, sokakta, okulda, taşıtlarda, radyo-televizyonlarda, sinemalarda, tiyatrolarda, konser salonlarında, tören ve toplantılarda insanların hep yanı başında yer alır, onları sarar, kucaklar ve derinden etkiler.

Yaklaşık 15 günlük Osmancık ve Çorum seyahatinden sonra İstanbul’a döndüm.

Osmancık, Gümüşhacıköy ve Çorum’da akrabalarım, çocukluk arkadaşlarım ve dostlarımla görüşerek hayat ve yaşam enerjisi aldım.

Sıcaklarda daha erken saatlerde spor yaparak güne başlıyorum.

Bu sabah, Ömer Faruk Tekbilek’in, yıllar önce Amerika’da liste başı olan “I lave you” adlı enstrümantal (sözsüz müzik) parçasını ıslıkla çalarak güne başladım.

Büyüleyici nağmeleriyle insanı bir başka âleme sürükleyen bu parçayı çok beğeniyorum. Radyolarda, televizyonlarda ve reklam filmlerinde fon müziği olarak kullanılan bu parçayı sizler de duymuşsunuzdur.

Ardından Aleko Bacanos’un çok sevdiğim Saba şarkısını söyledim.

Öyle bir âfet-i yektâ-yı emelsin meleğim

Bakamam gözlerine çünki erir gözbebeğim

Akıtan gözyaşımı pâyine bir secd'ederim

Bakamam gözlerine çünki erir gözbebeğim.

Ardından Lavtacı Andon’un Hüseyni peşrevini ıslıkla çaldıktan sonra sözleri Siyami Özel’e, bestesi Nihat Adlim’e ait olan çok sevdiğim Hüseyni şarkıyı  söyledim..

Her seherde sen gelirsin aklıma,

Ufuklar çepçevre ağardığı zaman,

Bilsen, nasıl çarpıyor kalbim, nasıl anlatamam!

Sen karanlık geceleri severdin, simsiyah gözlerin vardı,

Sonra elveda dedin bir gün, bütün ümitlerim karardı..

Nasıl, anlatamam!

Daha sonra, Kemani Tatyos’un Uşşak peşrevini çalarak, Mehmet Sâdi Bey’in güzel sözlerini Uşşak makamında besteleyen Şevki Bey’in şu güzel şarkısını söyledim.

Gülzâra nazar kıldım, vîrâne misâl olmuş;

Seyrân-ı safâlar hep bir hâb-ı hayâl olmuş.

Güller sararıp solmuş, bülbülleri lâl olmuş,

Gam âlemidir şimdi, zevk emr-i muhâl olmuş.

Sabret gelir ol demler kim ehl-i safânındır,

Derd üstüne zevk olmaz, dem şimdi hazânındır.

Makamdan makama geçmek pek kolay olmasa da, yıllardır kalbimin bir köşesinde sakladığım Mustafa Sunar’ın Kürdilihicazkâr şarkısını okuyarak dertlendim.

Nerdesin sen gönlümün nazlı civanı, nerdesin?.

Kimbilir; hangi diyarda, hangi ıssız yerdesin?.

Gurbetin hicran esen rüzgarı da vermez haber,

Bir teselli varsa ancak; her zaman gönlümdesin..

En sonunda Ercişli Dertli’nin Muhayyer divanını okuyarak sporu bitirdim.

Ok gibi hublar beni yaydan yabana attılar,

Bilmediler kadrimi ucuz pahaya sattılar.

Neydi vaktinda güzeller buseler vaat ettiler,

Bir söz ile hasılı şu gönlümü aldattılar.

Hani ya sadık deyu methettiğin ol nevcivan,

Dün gece o dilberi bir badeye oynattılar,

Gördüm o huri sıfat ağyar ile ülfet eyler,

Hasedinden derdli'yi toplar gibi patlattılar…

Bunlar klasik Türk müziğinde en sevdiğim şarkılardır. Spor yaparken arkadaşlarla, veya yalnız bu tür klasik şarkıları söyleyerek yürürüm. İnsanlar ne der, bilemem!!! Ramazanınız mübarek olsun.