Avukat Gülşah Çataroğlu’nun Umut Radyo’da, Uğur Çınar’la birlikte hazırlayıp sunduğu “Herkes İçin Hukuk” programında “mobbing” konusunda yaptığı hukuksal değerlendirmeyi, 16 Şubat 2021 günlü ÇORUM HABER’de, “Mobbing karşısında yasal haklarımızı kullanmalıyız” başlığıyla 1. sayfamızdan verdik.

Haberin iç sayfadaki başlığı ise “Mobbinge tanık olanın da hukuka başvurması bir insanlık görevidir” şeklindeydi.

Bu vesileyle “mobbing” konusu bir kez daha gündemimize girmiş oldu.

*

Mobbing, Türkçe’de “bezdiri” olarak da kullanılıyor. Psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme, sıkıntı verme gibi anlamlara geliyor.

Kısa anlatımla “yıldırma” veya “işyerinde psikolojik terör”…

Bir davranışın “mobbing” olarak tanımlanabilmesi için, belli aralıklarla sistematik biçimde tekrarlanması, aşağılayıcı, küçük düşürücü, üzüntü verici ve olumsuz bir atmosfer oluşturucu nitelikte olması gerekiyor.

Ve ne yazık ki, bizim toplumumuzda fazla üzerinde durulmasa da, mobbingin inanılmaz derecede yaygın olduğu da günümüzün gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.

*

Önceki gün Cumhuriyet’te yer alan bir haber, özel sektörde çalışan 4 kadından 1’inin mobbinge maruz kaldığını gösteriyordu.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nden Dr. Yeşim Avunduk, İstanbul’da 10 özel şirkette bine yakın çalışanla mobbing konusunda bir araştırma yapmış. Buna göre, her 4 kadından biri mobbinge maruz kalırken, erkek çalışanlarda bu oran 4’te 3’e kadar çıkıyor.

Kadınlar genellikle yöneticilerinden, erkekler ise çalışma arkadaşlarından mobbing görüyor. Kadınlar çoğunlukla psikolojik baskı altına alınırken, erkekler çalışma arkadaşlarının alay ve aşağılamaları nedeniyle eziyet çekiyorlar.

Araştırmanın sonuçlarından biri de, mobbingin en çok cinsiyet ayrımı ve etnik kökene dayalı olarak yapılıyor olması.

Kişilerin işlerini bırakamayacakları ortamlarda mobbing daha fazla görülüyor.

*

Bir işyerinde huzurlu çalışma ortamının oluşturulması, verimliliğin de ilk koşulu. İş verimliliği; üretim ve hizmet kalitesinin korunması, artırılması yönünde çalışanların psikolojik baskı altına alınmaları, bir yere kadar anlaşılabilir. Hatta bu “iş disiplini” ve “üretkenlik” adına takdir de edilebilir. Ama, bunun ötesine geçecek baskı ve yıldırma yöntemleri, asla hoş görülemez ve zaten hukuk açısından da bunların karşılıkları vardır.

Hele de tacize varan mobbing girişimlerini asla sineye çekmemek gerekir.

Av. Gülşah Çataroğlu da bunu dile getiriyor ve böyle durumlarda mutlaka hukuk yoluna başvurulması gerektiğini söylüyor.

Dr. Yeşim Avunduk ise, çalışma zorunluluğu olanların çaresizliğine gönderme yapıyor ki, “işinden olma” kaygısını gidermek de, herhalde yasal düzenlemelerle, yine hukuk içinde çözülebilir bir sorun olarak duruyor.