Aynı sınıfın havasını kırk öğrenci birlikte yedi sene ortak soluduğumuz; Profesör Turan Ilgaz'ı ne üzücüdür ki kaybettik.

Rahmetli ile 1945 yılında evde bulunan kemanı alıp; Halkevi'nde rahmetli Sadi Leblebici öğretmenimizden birlikte ders almaya başladığımızdan beri, üzerinden yetmiş altı yıl geçen, bir ömür sayılabilecek arkadaşlığa ve dostluk geçmişine sahibiz. Yani, olay, sizin anlayacağınız benim için yedi yıldan çok daha farklı.

Aslında içerisinde bulunduğumuz döneme bakıldığında bizleri eğiten öğretmenlerimiz açısından çok şanslı idik. Öğretmenlerimiz kendi branşlarında sonraları okullarda da okutulmuş kitapları olan değerli eğitimcilerdi. Ayrıca on dört öğrenci mevcudu bulunan fen şubesinden beş profesör yetişti. Rahmetli de bu beş profesörden biri idi.

Ben, 1953'ten sonra öğrenim hayatımı sonlandırıp, iş yaşamına atıldım. Rahmetli ise mimarlık fakültesini bitirdi. Hatta bitirmekle de kalmadı profesör oldu. İlerleyen yıllara rağmen samimiyetimizde ve arkadaşlığımızda hiçbir eksilme olmadı.

ÇEKVA’nın kuruluşunda ben de rol aldım.

Turan Ilgaz'la ilgili görüşler, kurucusu olduğu ÇEKVA’da toplanmış durumda. Sayın Feyzullah Kıyıklık, rahmetlinin özelliklerini çok güzel özetlemiş.

Benimle paylaştığı iletiyi siz değerli okurlarım ile paylaşmak istiyorum:

“Vakfımızın kurucusu ve onursal başkanımız Sayın Prof. Dr. Turan Ilgaz vefat etmiştir. Uzun süredir hasta olan mümtaz insan, sevgili başkanımıza Allah'tan rahmet, tüm camiamıza ve ailesine başsağlığı dileriz.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Gayretli, dürüst, çalışkan ve üretken bir ilim adamı ve dost bir insandı.”

Çorum’da bir vakıf kurulması ile ilgili çalışmalar ve girişimler rahmetliden önce de çok oldu. Ama atılan tüm adımlar, ya sonuçsuz kaldı ya da kurucular arasındaki kısır çekişmeler yüzünden gelişemedi ve de olgunlaşamadı. Rahmetli Turan Ilgaz'ın kararlı ve tuttuğunu koparan kişiliği sayesinde ÇEKVA büyük bir gelişim sağladı.

Keman dersine başlamamdan hemen sonra, babamın iş yerinde marangozluk imkanlarını kullanarak tahtadan balık yaptık. Ama tahta balık yan yatıp yüzmeye başladı. Su içerisinde balık gibi yüzebilmesi için ağırlık koyarak yüzdürmeyi başardık. Tabii ki rengini de benzetmemiz lazımdı. Onun için de, mürekkeple tahta balığımızı boyadık. Kısacası, karşımıza ne kadar olumsuzluk çıktı ise hepsi için çözüm aradık ve bulduk.

Rahmetlinin hedefinden sapmayan, azimli bir yapısı vardı.

Gençlik yıllarında, ne üzücü ki, bir talihsizlik de yaşadı. Mezuniyetten hemen sonra Çorum'a dönerken dirseğini camdan dışarı çıkarıp uyuyakalmış. Karşıdan gelen kamyonunun yana sarkan yükü dirseğine çarpıp parçalamıştı.

Tedavisi uzun sürdü. Yurt dışında da tedavi için çok uzun süre kaldı. Buna rağmen kolu yine de sakat kaldı. Ama bu sakatlık rahmetliyi yıldırmadı. Mesleğinde en yüksek seviyelere ulaşmayı başardı.

İnanır mısınız kelimelerin anlamını yitirdiği bir ruh hali içerisindeyim. Yetmiş altı yıllık bir dostluğu ve arkadaşlığı kelimeler içerisine yerleştirmek ve bir köşeye sıkıştırıvermek gerçekten zor.

Her zaman kalbimizde yaşamaya devam edeceksin değerli DOST...

Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun inşallah.