Sayın Samsunlu 14 Kasım 2017 tarihli ÇORUM HABER Gazetesi’nde; Çorum Çimento Fabrikası’nda hisse senedi olanların kayıplarını, ayrıca sahibi oldukları hamam suyunun çimento fabrikası için gerekli suyun, artezyenle elde edilmesi sonucu kesilmesinden; ailece zarara uğradıklarını anlatıyor ve “Türkiye Çimento Sanayi A.Ş. yıllar içinde devamlı sermaye artışına gitmiş, eski hisselere herhangi bir değer artışı sağlanmadığı ve ücretsiz yeni hisse verilmediği için halen altı kardeş on iki bin Türk lirası hisse senedine sahibiz.” diyor.

Türkiye'nin büyük problemi olan olay “Eski hisselere herhangi bir artış sağlanmadığı” denilmesi ile başlıyor.

Yani enflasyon ihtimali hiç düşünülmemiş; bu yüzden ilk yatırımlar büyük kayba uğramış.

Olay yalnızca çimento hisselerinde değil, Tokat’ta kurulan Timtaş Tuğla Fabrikası’nda olduğu gibi Türkiye’de kurulan şirketlerin tamamında yaşanmıştır. Halbuki; tarihte yaşanan ve yaşayarak gördüğümüz ilginç para değeri kayıpları çok olmuştur.

Bazı ilginç örnekleri gözden geçirelim:

· Medrese yaptıran bir hayırsever “Yumurtanın yüz tanesi bir paraya çıksa dahi; talebeye haftada bir defa yumurtalı börek yedirilecektir” diyor (bir para, kuruşun kırkta biri, kuruşta liranın yüzde biridir)

· Kayıtlar; Birinci Dünya harbinin başlangıcından bitimine kadar geçen 4 yıllık süreçte Osmanlı’da paranın 18 kat değer kaybettiğini yazıyor.

· 1943 yılında ilkokul 3. sınıfta olduğumuz sene Şeker fiyatlarının fabrikada Yirmi Beş kuruş, bakkalda Otuz kuruş iken bir sabah uyandığımızda Beş liraya çıkarak Yirmi kat arttığını gördük. Hammaddesi şeker olan bir kuruluş için, bu durumu göz ardı ederek sermaye artışına giderseniz eski hisse sahiplerinin hakkını 18 defa yeni hisse sahiplerine bağışlamış olursunuz. Bu örnek enflasyon hesabından da farklı bir olaydır.

· 1994, 5 Nisan kararları ile Türk Lirası %80 değer kaybettiğini anımsıyorum.

Bunlar ve buna benzer olaylar göz önüne alınmadan sermaye artışları güzelim beklentileri öldürmüştür.

Güzelim beklentiye örnek olayı anlatma zamanı geldi;

Yıl 1972 veya 1973 olacak. Rahmetli Turhal Belediye Başkanı Murat Alpat; Balıkesir'de kurulup üretime başlamış olan İŞBİR şirketinin kurucusu iki kişiyi Mümtaz Atay vasıtasıyla Turhal'a davet etti. Turhal'da da benzer bir şirket kurulması için Turhal esnafı ve tüccarı ile tanıştırdı.

Yapılan toplantıda ilk konuşmayı yapan İŞBİR ortağı girişimci konuşmasına şöyle başladı;

“Gelinlik kızına talip olanlardan kız babaları; artık 'kızıma şu kadar bilezik, şu kadar mücevher isterim' demek yerine, 'falanca şirketten şu kadar hisse senedi isterim' diyecekler...

Maalesef kız babaları hiç öyle bir şey demediler. Çünkü o şirketlerin doğmasıyla batması bir oldu. Batışın ana sebeplerinin başında gelen olaylardan biri sermaye artışlarına gelindiğinde; eski hisselere kazandırılması gereken kıymet oranının yapılmamasıdır.

çok daha karmaşık, uzmanlık isteyen muhasebe işlerini yapabilen kadroların, bu kadar ayan beyan olayı atlamalarını anlamakta hep güçlük çekmişimdir. Halende çekiyorum.

Enflasyon olayından zarar görmemizi azaltmak için kardeşim İsmet Çenesiz ile bazı uygulamalarımız oldu. Onları anlatmanın zamanı geldi.

Başlıyorum:

Bizim bir kaç gayrimenkulümüz vardı. Bunları kiraya veriyoruz. 1950'lerin son çeyreği üç tanesi yan yana olan aşçı dükkanlarımız var. Her birinin yıllık kirası 125 lira. Değeri on katını geçti ama kirasını arttıramıyorum. Çünkü “Milli Korunma Kanunu” engelliyor.

Kiracılardan biri günlüğü on liradan dükkanı bulaşıkçısına devretti. Bize 125 lira vermeyi sürdürdü.

“Ayıp olmuyor mu?” diye sorduğumuzda da; “Benim Masa, sandalye, tencere ve tabaklarım var. Onlarla birlikte devrettiğim için o parayı alıyorum” dedi.

Yani “Masa, sandalye, tencere, tabakla birlikte 3.600,00 TL'nı alıyor. İçinden bize de 125 lira dükkan kirası veriyor.

Uyanık bir adamdı. Kör adamın bile çiğnenmeyeceği şekilde kamyon tarafından çiğnendi.

Bizim aklımızdan öyle bir beddua geçmemişti ama oldu. Neyse biz yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.

Kiracılar değişip yeniden kiraya verirken değişik bir formül uyguladık.

İlk defa havuzlu kahvenin kiraya verilişinde, yeni kiracı ile seneliği 35 bin çay parasına anlaştık.

Yanında berber dükkanı vardı. Onu da yeni kiracıya seneliği 500 tıraş parasına verdik.

Ben, ortak olduğumuz fabrikada kardeşimin payını 600 bin kiremide anlaştım.

Bu şekli sonraki yaptığımız uzun vadeli işlerin çoğunda uyguladık. Gayet adaletli oldu. Tarafların hiçbirinin hakkı diğerine geçmedi.

Türkiye'de yüzde 120 enflasyon yaşandığı dönemler olmuştur. Yani fiyatı 100 lira olan nesne ertesi sene 220 lira olmuştur.

Çorum Çimento Fabrikası’nın çalışmaya başladığı sene evlenmiştim. Bilezikleri gramı on liradan almıştık. O hesaptan cumhuriyet lirasının 80 lira olması gerekir. Şimdi bin lirayı geçmiş durumda.

Teğmen maaşı 110 lira, tayin bedeli ile birlikte 295 liraydı. Şimdi ne kadar bilmiyorum ama öğrenmesi kolay.

Başa dönelim...

Bunların göz önüne alınmadan şirketlerde sermaye artışları yapılması; ilk girişimcilerin girişimlerinin değerini mahvetmiştir.

O yüzden gelişmiş ülkelerin gelişmelerini sağlayan toplumun yatırıma katılması, bizde doğmadan ölmüştür.

Bu olayın incelenip düzene konulmasına; hala ihtiyaç var.

En güzel günler sizlerin olsun.