Pir Sultan Abdal, Sivas Yıldızeli Banaz köyündendir. Kanunî Sultan Süleyman ile İran Şahı I.Tâhmasb zamanında yaşamıştır. İran şahının tahriki ile Osmanlı Devletine  karşı isyana katıldığı ve İran lehine casusluk yaptığı gerekçesi ile Hızır Paşa tarafından Sivas'ta asılmıştır. (1547-1551 ???)

Pir Sultan Abdal, şiirlerinde Allah,  Muhammet, On İki İmam ve Ehl-i Beyt  sevgisini işlemiştir. Ayrıca sosyal konulara da yer vermiş ve bunları birer sosyal uyarı niteliğinde yapmıştır. Çoğu şiirini nefes tarzında yazmıştır. Alevi bir şair olduğundan Hakk-Muhammed-Ali motifini kullanmıştır.  Alevi  geleneklerine bağlı bir dergah ortamında yetiştiği için şiirlerinde insanları bu yola çağırdığı söylenir. 

Türk halk edebiyatında ve özellikle Alevi Bektaşi edebiyatında Pir Sultan Abdal kadar karizması güçlü ikinci bir şair yoktur. Bu nedenle Pir Sultan ismini pek çok kişi mahlas olarak seçmiş ve pek çok şair de şiir vadisinde onu taklit etmiştir.

Pir Sultan Abdal’a göre hayat,  sömüren ile sömürülen, zalim ile mazlum, haklı ile haksız, yoksul ile zengin, güçlü ile güçsüz, güzel ile çirkin kavgasının özeti gibidir.

Ceyhun Atıf Kansu, (1919-1978), “Pir Sultan Abdal” adını verdiği bir şiirinde  Vahdet-i vucut felsefesinden hareket ederek Pir Sultan Abdal’ı  şöyle anlatıyor.

Tanrı bir güldür açar insanda, / Tanrı bir dildir söyler insanda,

Tutar sımsıcak insan elini, / Bir el bir ele, bir el bütün ellere…

Dünyayı insanın bahçesi yapmaya / İnsanı dünyanın türküsü yapmaya,

Tanrı bir eldir uzanır kuşluk vakti, / Birleşmeye… ellerimizle, insan ellerimizle…

Ahmet Arif ( 1927-1991) “Otuz üç Kurşun” adlı şiirinde Pir Sultan Abdal’ın;

“Sivas ellerinde sazım çalınır, / Çamlı beller bölük bölük bölünür,

Yardan ayrılmışam bağrım delinir, / Katip arzuhalim yaz yare böyle”

adlı deyişinden etkilenerek;

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz, / Rivayet sanılır belki,

Gül memeler değil, / Dom dom kurşunu, / Paramparça ağzımdaki… demiştir.

Ozan Telli (1950) Pir Sultan Abdal için yazdığı “ Yıldız Dağından Pir Sultan’a” adlı şiirinde; Pir Sultan’ın “Niçin gitmez Yıldız Dağı Dumanın”  şiirine şöyle cevap veriyor.

Yaprağını dökmüş ulu çınarım, / Sularını çekmiş duru pınarım,

Dışım kardır içim nardır yanarım, / Koca Pir’im bundan gitmez dumanım…

Nezir Bilik (1966) “Kutsal ve Çıplak Zaman” adlı şiirinde Pir Sultan Abdal’ı tarihin karizmatik şahsiyetleriyle birlikte şöyle anar;

Önce zamanı kutsayalım,

Sonra çırılçıplak soyalım, / Darağacına asalım,

Çünkü zaman önce bizi kutsadı,

Sonra Hallaç gibi dara çekti,

Nesimi gibi derimizi yüzdü,

Pir Sultan gibi ateşlere attı,

Bedrettin gibi yarin yanağının hesabını bizden sordu,

Zaman sen ilaç mısın? / Yoksa gizli bir zehir misin?

Yazar, şair ve sanatçılar Allah’ın özenle yarattığı sıra dışı insanlardır.

Onlar hayata başka bir pencereden bakarak bizim göremediklerimizi görürler, bizim duyamadıklarımızı duyarlar. Ve her zaman, olmakta olanı değil olması gerekeni öngörüp, zamana ve düzene isyan ederek toplumlara önderlik etmeye çalışırlar.

1404’te Halep’te şeriata karşı geldi diye derisi yüzülerek öldürülen Seyit Nesimi sıra dışı insanların en önde geleni büyük bir mutasavvıftır.

BENDE SIĞAR İKİ CİHAN BEN BU CİHÂNA SIĞMAZAM,

GEVHER-İ LÂ-MEKÂN BENEM KEVNÜ MEKÂNA SIĞMAZAM…(Seyit Nesimi)

(İki cihan içime sığmış; bense bu dünyaya sığmam.

Mekân dışı ve mekân üstü olma cevheri bende iken yine de varlığa ve mekâna sığmam.) diyebilen başka adem var mıdır?  12 Nisan 2017