Stockholm’de bir otel…Lavaboda, aynanın yanında ilginç bir not:

“Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun”.

Hayretler içinde kalmamak mümkün değil.

Eskiden beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir ..

Birçok eşya üzerinde 'İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazar.

İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyor.

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur.

'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa,

Kağıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun. "

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yaşayan insanlardır.

Evlerini mobilya ile, eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş,

hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir ..

Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler.

Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.

Zamanın başbakanı Meclisi toplar. Kürsüye çıkar.

Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;

-Şu andan itibaren der, Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.

Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder ..

Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.

Japon imparatorunun sarayını görmelisiniz.

Yarabbi, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak ...

 Gerekmediği halde elektriği yakmakla, musluğu kapatmadan suyu boş yere akıtmakla

biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince, akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür.

Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki,

İlk okul okuma kitabındaki bir söz hiç unutulmaz:

Bir mıh bir nalı kurtarır.

Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,

Bir komutan bir orduyu,

Bir ordu bir ülkeyi kurtarır…

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.

Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.