Hepimiz de bir meslek sahibi olabilmek uğruna ta küçük yaşlardan başlayan çok zahmetli yollardan geçtik; bir kısmımız hala geçmeye devam ediyor. Benim gibi çok erken yaşta (17 yaşımda öğretmen oldum) hayata atılanlar kadar, çok uzun yıllar eğitim görüp de hala iş bulamayanların sayısı da bir hayli fazla.

Her meslek, kendi iç bünyesinde çıraklık-kalfalık sistemiyle ya da okul, kurs, vb. yöntemlerle bireyleri eğiterek kaliteli eleman yetiştirmeye çalışır. Öyle ki, günümüzde her meslekle ilgili okullar açılıp eğitim verilmekte, belgesi olmayanların bu mesleği yapmaları engellenmektedir. Artık çoban olabilmek için bile –küçümsemek anlamında söylemiyorum- diploma sahibi olmanız gerekiyor.

Ama öyle meslekler var ki, hiçbir eğitim almadan da çok başarılı olabiliyor, büyük paralar kazanabiliyorsunuz. Örneğin müteahhit olmanın bir okulu yok; bu işin çırağı ya da kalfasını da göremezsiniz ama karşınıza devasa yapıları bir çırpıda dikiverirler. Olayı siyasete getirirsek, milletvekili hatta bakan olabilmeniz için de ilkokul diplomasından başka bir şey istenmiyor.

Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına. Acaba, herhangi bir meslek sahibi olmak için olabildiğince yüksek eğitim almamızın cebimize artı katkısı oluyor mu? Yani, eğitim düzeyi arttıkça gelir düzeyimiz de üst basamaklara tırmanıyor mu, yoksa boşu boşuna mı dirsek çürütüyoruz?

Sorunun yanıtını grafikteki bilgiler net olarak açıklıyor: Tabloya göre en çarpıcı tespit okuma yazma bilmeyenlerle üniversite mezunları arasındaki 10 yılda oluşan değişim. Birinci gruptaki yoksul sayısı 446 bin azalırken, ikinci gruptaki yani üniversiteli yoksul sayısı 126 bin artmış. Burada ilk akla gelen düşünce, zenginden alınıp fakire verilmesi ama unuttuğumuz nokta üniversite mezunlarının da fakir olmaları. Kısaca, üniversiteli fakirden alınıp ilkokullu fakire verilmiş denilebilir.

Şimdi de bizi bu noktaya getiren gelişmelere bir göz atalım isterseniz.

1. Yüksek Öğretim Kurulu Denetleme Dairesi Başkanı Prof. Bülent Arı’nın TVde söyledikleri aynen şöyleydi: “Ben, hiçbir eğitim almamış, hatta ilkokul bile okumamış cahil halkın ferasetine güveniyorum. Eğitim düzeyi arttıkça beni afakanlar basıyor, korkuyorum, tehlikeli ve güvensiz olmaya başlıyorlar. Ülkeyi ateşe atanlar hep bu kesimden geliyor. Türkiye’de en güvenilir kesim ilkokul bile okumamış kişiler.” (Kaynak: (https://www.youtube.com/watch?v=djGm1HSgR90)

2. Enerji Bakanlarından Taner Yıldız’ın sözleri: “Eğitim düzeyi arttıkça, AKP’nin etki alanı azalıyor ve oy oranı düşüyor. Yapılan araştırmalarda ve anketlerde de hep aynı sonuç çıkıyor. ” (Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=ZnsftqyDGLQ)

Bu tablo da 07 Haziran 2015 seçiminde oy veren seçmenlerin eğitim düzeyleri ile ilgili ve görüldüğü gibi Sayın Taner Yıldız’ı doğruluyor.

Şimdi de bu bilgileri bir araya getirip yorumlayalım: Bizi yönetenler, kendisini iktidara taşıyan ve orada tutmaya devam eden kesimin eğitim düzeyi düşük insanlardan oluştuğuna inanıp bunu kendi ağzıyla da itiraf ediyor ve gerçekliğini kabulleniyor. İş böyle olunca da bakış açısı daha çok bu kesime yöneliyor ve yukarıdaki istatistik bilgileri bu nedenle oluşuyor. Ayrıca, eğitim görmenin pek de faydalı bir şey olmadığı bilinci yerleştirilmeye çalışılıyor ki, en vahimi de bu. Tabloyu görenler doğal olarak “Okuyup da ne yapayım, baksana okumayanlar maddi yönden gittikçe daha iyi duruma geliyor” gibi bence çok yanlış bir algıya sahip olabiliyorlar. Asıl tehlike de tam burada yatıyor işte.

Prof. Bülent Arı, “Eğitim düzeyi arttıkça kafalar bulanıklaşıyor” derken sanırım kendininkini kastediyor. Onlar ne derse desin biz o bulana bulana göz gözü görmez bir hale gelmiş dar kafalıların sözünü bir kenara bırakıp kendimizin ya da çocuğumuzun en kaliteli eğitimi nasıl alabileceği üzerine kafa yoralım ve bu alanda çaba gösterelim.

Ülkeyi aydınlık günlere kavuşturacak olan, kendi beyinleriyle düşünmesini bilen eğitimli insanlar olacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime. Hz. Ali

Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, ruh için de eğitim odur. Addison

Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir; düşünmek için aklın eğitilmesidir. Einstein

Cehalet ne güzel şey! Her şeyi biliyorsun. EİNSTEİN

Şeytanın çalışma odası, cahillerin boş kafasıdır. EFLÂTUN