6 Kasım 2108 Salı günü HABERTÜRK TV kanalında yayınlanan "Türkiye'nin Nabzı" programında, CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz "Ezan Türkçe okunsun" dedi.

Ve tam 68 yıl sonra yeniden gündeme düşürüldü. Amacını aşan bir çıkış yapıldı; gündemi değiştirmek isteyenler için bulunmayan bir fırsat yaratıldı.

-Ayrıca yerel seçim için meydanlarda bol bol malzeme yapılacak bir konu üretilir. Siyaset bezirganlarına bir fırsat verilir oldu.

-Ve de böyle gereksiz bir çıkışla, partisinde yaratacağı sarsıntı hesap edilmeden kendi kalesine bir gol atılır oldu.

***

Peki, nedir bu "Türkçe ezan" olayı?

Cumhuriyet kurucularının, yeni devletin inşasında en önemli projelerinden biri idi, Arap kültüründen uzaklaşma projesi.

Bu nedenle cumhuriyetin ilk yıllarında, yani 3 Mart 1924'te;

-Hilafet kaldırıldı...

-"Öğretimde Birlik" olan "Tevhid-i Tedrisat" yasası kabul edildi...

-Şeriye ve Evkaf Vekâleti (bugünkü dille Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) lağvedildi...

Yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.

Süreç içinde "Kur"an"ın Türkçe çevirisi yapıldı. Amaç halkın İslam'ı kendi diliyle yaşaması idi...

-22 Ocak 1932 günü İstanbul'da Yerebatan Camii'nde ilk Türkçe Kur'an, 30 Ocak 1932 günü Fatih Camii'nde ilk Türkçe Ezan okundu.

-Ve 3 Şubat 1932 günü Ayasofya Camii'nde ilk "Türkçe kamet ve tekbir" ve de "Türkçe Kur'an" birlikte okundu.

-18 Temmuz 1932 günü ise Diyanet İşleri Başkanlığı, "Ezanın Türkçe okunması" kararını aldı.

1933 yılının başında da "Ezanın ve Salâ'nın Türkçe okutulması" için müftülüklere talimatı verildi.

Ve 1941 yılında TCK'nın 536'ıncı maddesine bir fıkra eklenerek Arapça ezan yasaklandı.

Ama 18 yıl sonra, yani Demokrat Parti (DP) iktidarının ilk günlerinde 16 Haziran 1950"de çıkartılan bir yasayla ezanın yeniden Arapça okutulmasına dönüldü.

***

Peki, Türkçe ezanı tartışmaya açmak gerekli mi idi? Hayır...

Çünkü:

-1 milyar 700 milyonluk İslam dünyasının tamamında ezan Arapça okunur.

-57 İslam devletinde ezan Arapça okunur.

-Türk kökenli bütün ülkelerde ezan Arapça okunur.

-27 Mayıs 1960’ta yönetime el koyan ordu, yeniden "Türkçe Ezan" dememiştir.

Üstelik ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlayan DP yönetiminin neredeyse tamamı cezaevinde iken...

-Ve o günden bugüne hiçbir hükümet, hiçbir siyasi parti "Ezan Türkçe olsun" dememiştir.

Yani ezanın orijinal diliyle okunmasında bir sakınca görülmemiştir.

-Kaldı ki, "Ezanın Arapça okunması" için 16 Haziran 1950'de kabul edilen yasaya CHP grubu da olumlu oy kullanmıştır.

Yani "Türkçe Ezan", hem siyasette hem de toplumda yeterli ölçüde kabul görmemiştir.

***

Peki, Öztürk Yılmaz'ı linç etmek mi gerekir? Hayır.

-O kişisel fikrini söylemiştir.

-Ama yukarıda anlattığımız olguları görmeden kontrolsüz bir çıkış olmuştur.

-Bunun kendi üzerinden, fırsatçı bir dille partisine karşı kullanılacağını bile hesap etmemiştir.

-Kaldı ki yaptığı konuşma bir suç da değildir. Anayasal bir suç da işlenmiş değildir.

-Sonuçta eğer bu ülkede demokrasi varsa bu söylem, kişisel bir beyandır.

Elbette her milletvekili parti disiplinine uymak zorundadır. Partisini zor duruma düşürecek söylemlerden de uzak durmalı, sözlerini de özenle seçmelidir.

Ama yine de CHP'nin yapması gereken, oluşturulan linç kampanyasına katılmak değildi; milletvekilini linç etmek isteyenlerin önüne atmak değildi; "kendi fikridir" demeli idi.

Ama olmadı, kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna vererek olay daha ciddi boyutlara taşınır oldu.