Özlemek güzeldir. Eğer bir şeyi özlüyorsanız onu seviyorsunuz demektir.

Neyi ve ya neleri özleriz?

Bizim olup da kaybettiklerimizi mi, yoksa elde edemediklerimizi mi?

Gezmişe özlem duyarız zaman zaman. Bu duyduğumuz, hissettiğimiz duygu, kaybolan yıllara mı, yoksa çok güzel geçirdiğimiz yıllara mı?

Naifliğini özleriz belki geçmişin, duygusallığını özleriz, müziklerini, tatlarını, dostlukları, yeşili, çiçekleri, temiz havayı, dağları, kırları mı özleriz? Yoksa özlediğimiz yerler mekânlar, evler mi sadece?

Dostlukları, arkadaşlıkları, samimiyetlerimizi, yapamadıklarımızı, söyleyemediklerimizi, içimizde kalanları mı özleriz?

Nerede o günler diye başlayan cümlelerle eski günleri dile getirirken, gençliklerimizi mi özleriz, gençler de çocukluklarını mı?

Ergen ve sınava hazırlanan bir öğrencimle geçen sohbetimizde “öğretmenim çocukluğumun sınavsız günlerini özledim” demişti.

Bizler genç yaşlarımızı özlerken, konuştuğum ergen kızımız bu yıllarını hiç özlemeyecek demekti!..Özlemek te göreceli bir kavram…Zamana, mekâna, yere, duruma, kişiye göre değişen…

Ben, daha ben olmayı özlerdim belki, kendimle ilgili daha yüksek farkındalıkla dolu bir ben isterdim o yaşlarımda.

Hayallerim vardı elbette, hepimizin vardır, ancak o hayallerime dönüp gerçekleştirmek için adım atmayı isteyen beni özlerdim. Seviyorsam seviyorum, kırıldıysam kırıldım diyebilmeyi özlerdim.

Daha tutkulu olmayı, tutkularımın peşinden gitmeyi özlerdim. Özlemenin güzel olduğunu daha yeni fark edebildiğim bu yıllarda böyle düşünüyorum.

Geçmişe özlem duymak yerine gelecek güzel günleri özlemek, o günlere doğru tutkuyla adım atabilmek, özlemlerin peşinden gitmenin dayanılmaz güzelliğini fark ederek yaşamayı özlerdim.

Özlediğin şeylere yüklediğin anlamları daha sadeleştirmeyi öğrendim daha tutkulu ama hırslı olmamayı öğrendim.

Özlediğim şeylerin aslında ne kadar sade, yalın, ama bir o kadar da derin, büyük ve anlamlı olduğunu öğrendim.

Özlediğim şeylere ulaşmak için daha sakin, daha dingin, daha bir coşkulu kalabilmeyi öğrendim.

Özlediğim şeyleri hayatın nasıl anlamlı kıldığını, nasıl değiştirip dönüştürdüğünü, ama bu değişim ve dönüşümde virajları kesin ve sert değil daha yavaş geçerek dönüşüm yolunun güzelliklerini fark ederek yol almayı öğrendim.

Daha yavaş olursam, zamanın daha yavaş ve dolu geçtiğini, yolda vereceğim molalardaki kahvenin keyfini alarak, aldığınm nefesin önemini bilerek, kendime benzeyen, beni çoğaltacak değişim dönüşüm yolculuğuma eşlik edecek, güvendiğim, İnandığım yol arkadaşları seçerek yola devam edersem özlediğim birçok şeyin, aslında şu anda, şimdide gizli olduğunu öğrendim.

Değişim, dönüşüm, gelişim yolculuğumda beni aşağı çeken negatif enerji alanından dışarı çıkarmayan, neyi sevdiğimi neyi özlediğimi unutturan insanları eşyaları şeyleri ağırlıkları çok eşyayı, çok giysiyi attığımda yaşamın güzelliğini öğrendim.

Özlemenin güzelliğini, özlediğinin aslında seninle olduğunu bilmek demek olduğunu öğrendim.

Özlemenin hayata sunduğun tüm güzelliklerin, paylaşmaların, sevmelerin, aşkların, tutkuların, coşkuların, umutların, güzel günlere inanmanın, içinde senin yol arkadaşın olduğunu öğrendim.

Özlem duymak için çok uzaklara bakmamayı, hemen yanı başında olduğunu bilebilmeyi, elini uzatsan tutacak kadar yakın olduğunu, ancak yine de özleyebildiğimi öğrendim.

Kısacası, bu haftanın neyi özlediğimizi, özlemenin güzelliğini fark ettiğimiz bir hafta olması dileğimi ifade ediyorum.

ANKARA