Son günlerde yiyecekler ve içecekler konusunda dinlediklerimiz ve de okuduklarımız çok can sıkıcı. Canımın sıkıntısından olsa gerek sığınacak güvenli bir liman bulamadım. Hiç ilgisi olmamasına rağmen 20 sene öncesinin popüler şarkısının sözlerini yazımın başlığına taşıdım.

Soner Yalçın'ın "SAKLI SEÇİLMİŞLER" kitabını okuduğumda; oynatma yolunu yarılamıştım.

Kitapta yazılanlar hakkında bu konudaki bilgisine güvendiğim bir yakınıma soracağım tuttu. O gözümün içi de, Soner Yalçın'ın anlatmaya çalıştığı olayı bir tümcede özetledi ve beni, doktorunu arayan adam haline gelirdi.

Olay şöyle:

Soner Yalçın kitabın başlangıcında; "Oğlum ayran istedi. Ayranı marketten alınca 'Bak bakalım içinde yoğurt var mı?'dedim. Baktık ayranda, yoğurt yoktu. Bu olay bana bu kitabı yazdırdı" diyor.

Ben de yakınıma telefon açtım. Durumu anlattım; "Yazarın anlattıkları doğru mu? Ayranda yoğurt yok mu?" dedim.

Yakınım da bana "İlhan amca, yazarın yazdıkları doğru. Ayranda yoğurt yok! Zaten yoğurda su katılarak yapılan ayran'ın raf ömrü çok kısa olur. Marketlerde satılan ayran yoğurttan yapılmaz. Ayrıca, raf ömrünü uzatmak için, kimyasal katkı kullanılır" dedi.

Ben de; "O zaman marketlerden ayran alıp içmeyelim" dedim.

"Kurtuluş o kadar kolay değil. Olay sütü alınan hayvanla başlıyor. Çünkü yem bozuk" demez mi?

Haydaaa...

Bakın! yem bozuk olunca, neler bozuk oluyor...

•Süt bozuk oluyor, dolayısıyla yoğurt, sütlaç, muhallebi vs bozuk oluyor.

•Yumurta bozuk oluyor.

•Tavuk eti bozuk oluyor.

•Kırmızı et bozuk oluyor.

•Bunlara soyu bozulmuş buğday veya mısırı ekleyince buğday ekmeğine ve mısır ekmeğine güven kalmıyor.

Tanıdık Gürcistan kökenli bir hanıma: "Siz mısır ekmeğini güzel yaparsınız. Mısır ekmeği yap da yiyelim" dediğim de:

"Marketlerde satılan mısır unundan iyi ekmek olmuyor. Yakında Gürcistan'a gideceğim. Gelirken mısır unu getireyim de ekmeği o zaman yapalım!" dedi. Bu olay bile tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor.

Aradım, taradım küçük bir çıkış yolu buldum.

Toroslar’da yaşayan yörüklerle alışverişten başka çare kalmamış. Ormanda meşe ağacının palamudu ile beslenen keçinin;

Sütü güvenli,

Peyniri ve yoğurdu güvenli,

Eti de güvenli...

güvenin devamı hayvanın yapay yem yememesine veya yemin düzelmesine bağlıdır.

* * *

İş et ve süt ile bitmiyor. Düşman çoğalmış.

•Plastikten etkilenen su olayı var. Hemen plastik damacanayı cama çevirmeye karar verdim. Plastikten kurtuluş yine yok. emiş boruları cam olmasına rağmen Pompalar plastik.

•Sağlıklı olsun diyerek yayık ayranı istiyorsunuz, cam bardak içerisinde gelen ayranın içerisindeki pipet plastik.

•Öte yandan gözümüzden esirgediğimiz torunlarımızın veya çocuklarımızın karşı karşıya kaldıkları tehlike daha büyük. Çünkü oyuncakların tamamına yakını plastikten yapılıyor.

Görünen o ki plastiğin yaşantımıza girmediği yer kalmamış.

Her üç kişiden ikisi obez hale gelmiş.

Şeker hastası oranı son 20 yılda iki katına çıkmış.

3 kg. yapay tatlandırıcı 750 kg. şekere eşit hale gelmiş.

Vs.... vs... örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bu kadar problemli bir ortamın daha da bozulacağını görmemek mümkün değil.

Benim bunları detaylı olarak yazmaya yeteneğim de yeterli değil, kaldı ki gazetedeki köşem de müsait değil.

Değerli okuyucularım, sizden ricam Soner Yalçın tarafından kaleme alınmış kitabın abartılı kısımları olmasına rağmen okuyunuz, ama daha önce sakinleştirici ilaç alınız, yoksa benim gibi doktor ararsınız.

Zaten yazarın kendisi de Nil Soysal'ın sorularını yanıtlarken;"Bilgileri toplamak için 5 sene çalıştım, 6 ayda yazmak için uğraşırken, zaman zaman delirmekten korktum" diyor.

En güzel günler sizlerin olsun.