Ballı miras peşinde koşanlar

29 Mayıs, İstanbul’un kurtuluş günü olarak kutlanır. Günler öncesinden hazırlanan törenler düzenlenir. Sembolik olarak savaş günleri canlandırılır. Konuşmalar yapılır. Bir yıl sonrasında benzer etkinlikler yapılmak üzere ara verilir.

Bu yıl farklı şeyler oldu. Kutlama etkinlikleri iki ayrı yerde yapıldı. Taraflar birbirlerine üstü kapalı ya da açık eleştiri dolu sözler söyledi. Seçim atmosferine girenler, ellerine geçen her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmesini biliyor.

Ortada iki başarı var: İlki, Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılması. İkincisi ise işgal güçlerinin geri gönderilmesidir. İkinci Dünya savaşı, sonrasında kurtuluş savaşı; çekilen acılar, öldürülen yüz binlerce insan tarih sayfalarında yerini aldı. Savaş farklı, dizi filmlerde savaşı izlemek çok farklıdır.

Ara sıra haberlerde Osmanoğlu soyadını taşıyanlar yer alır. Onlardan birileri televizyon kanallarına çıkıp özlemlerini dile getirirler. Kendilerini sürgün edenleri eleştirirler. Fatih Sultan Mehmet’in soyundan geldiklerini dile getirirler. Yeri gelir Fatih’in, yeri gelir Osmanlı’nın torunu olurlar.

Ne hikmetse herkes Fatih’in torunudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun otuz beş padişahını yok sayanlar aynı zamanda Osmanlı’nın torunudur!

Onlar Osmanlı’nın mirasına sahip çıkar. Genelde savaşlarda elde edilen başarılar için destanlar yazılır. Osmanoğlu soyadını taşıyanlar mirasın kapsamını genişlettiler. Onlar padişah soyundan gelmişlerdir. Dedeleri olan padişahlar bu savaşları kazanmıştır. Aynı zamanda İstanbul’da kupon arazi olarak bilinen arsaları, yarımadaları tapulu mülkü olarak görürler.

Aynı kişiler keşke ülke sınırları dışında kalan Osmanlı topraklarında yer alan tapulu mülklerini almak için çaba gösterseler. Osmanlı arşivlerinde yer alan tapularla komşu ülkelere miras davaları açsalar. Şunu unutmasınlar: Yıllar boyu süren miras davaları var. Pay sahipleri, daha miras alabilmek için rakiplerini öldürmekten çekinmiyor.

Konumuz, Osmanlı padişahlarını eleştirmek değil. Keşke iyi birer torun olabilmek için çaba gösterseler. Dünya şampiyonu olan bir sporcu olmak için çalışsalar. Dünya çapında başarı gösteren, adını tarihe yazdıran bir bilim insanı Osmanlı torununa yakışmaz mı ? Düşmanı çatlatacak doktor, mühendis, yazar, öğretmen, ressam, müzisyen, şair var mı?

Onlardan birileri çıkıp Osmanlı’nın başarılarını, neden toprak kaybettiklerini, bunların nedenlerini anlatan bir çalışma yaptılar mı? Cennet mekan Abdülhamit hanın bir karış Osmanlı toprağını kaybetmediğini dile getirenlere soralım: Osmanlı’nın topraklarını iki ayyaş mı kaybetti?

Miras ne kadar büyük olursa olsun çabuk tükenir. Altın döviz, mal, mülk evlatlara miras olarak kalır. Ancak, zeka ve başarı ne yazık ki çocuklara miras olarak kalmıyor! Çobanın oğlu milletvekili, bakan olabiliyor. Milyarderin oğlu aç susuz kalabiliyor!