Tarih boyunca insanın işinin hakkını verdiği zaman mutluluğun ön plana çıktığını, işin ehli olmayanların bir işi üstlendiği zamanda kargaşa ve anarşinin hakim olduğunun görüldüğünü belirten Tökel, “Belli bir yaşa gelip de bir iş tutmayan insan olmayacağına göre işle ilgili bütün tasavvur ve inançlar hemen her insanı ilgilendirecektir. Bu yüzden tarih boyunca bütün dinler, dine dayandırılmayan seküler kanuni düzenlemeler, örf ve adetler insanın iş ahlakı üzerine düşünceler üretmiş, belli kurallar getirmiş ve toplumsal yapının iş kısmını düzenlemiştir” dedi.

İş ahlakı ile bire bir olarak kastedilen insanın kendisine “Yaptığım işin hakkını verebiliyor muyum” diye sorması olduğunu anlatan Tökel, yaptığı işin sonucundan, bu sonuçla etkilenen insan ve doğadan kendisini sorumlu tutmayan insanın ancak egoist ve vurdumduymazcı insan tipi olabileceğini dile getirdi.

İşin hakkını vermenin öncelikle beklentiyle ilgili olduğunu kaydeden Tökel, insanın başkasından beklediği iş gibi kendi işini yapması gerektiğini vurguladı.

Tökel, Tarihe bakıldığında bütün büyük insanların aslında tam da işlerinin ehli olduğu, işinin hakkını vermek için ölümüne çırpındığı ve bu halleriyle insanlığa örnek teşkil ettiklerinin görüleceğini dile getirdi.(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim