6102 sayılı (Yeni) Türk Ticaret Kanunu’nun 127. madde hükmü uyarınca ticaret şirketlerine sermaye olarak;

a) Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar,

b) Fikri mülkiyet hakları,

c) Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz,

d) Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları,

e) Ticari işletmeler,

f) Devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler,

g) Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar,

h) Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer,

konabilmektedir.

Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.

Zamanında ifa edilmeyen nakit sermayeye aksine şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede hüküm yoksa, şirketin tescili anından itibaren temerrüt faizi ödenmesi zorunludur (TTK md. 129).

TTK’nın 342. maddesine göre üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dahil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilmektedir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olarak konulamamaktadır.

Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilmesi için ilgili ticaret mahkemesine başvurmak gerekmektedir. 

Mahkemece atanacak bilirkişinin değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre raporda açıklanmak zorundadır (TTK md. 343).

Gerek kuruluş aşamasında gerekse sonradan gerçekleştirilecek sermaye artırımlarına ilişkin olarak nakden taahhüt edilen payların ise itibari değerlerinin en az yüzde yirmibeşinin tescilden önce, gerisinin de şirketin tescilini izleyen yirmidört ay içinde ödenmesi gerekmektedir.

Paylar primli çıkarılmışsa çıkarma primlerinin tamamının tescilden önce ödenmesi zorunludur (TTK md. 344).

Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan önce yürürlükte bulunan (Eski) Ticaret Kanunu uygulamasında, şirketlerin sermaye artırımlarında “Ortaklara Borçlar” hesabında yer alan tutarların sermayeye eklenmesinde ticaret sicil müdürlükleri, anılan borçların gerçekliği hususunda SMMM veya YMM tespit raporlarını yeterli bulmaktaydı.

6102 sayılı (Yeni) Türk Ticaret Kanunu uygulamasında ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 15 Temmuz 2013 tarih ve 67300147.431.04/559478/4979–5665 sayılı Genelgesine istinaden ticaret sicil müdürlükleri, “Ortaklara Borçlar” hesabında yer alan tutarların sermayeye eklenmesi işlemlerinde asliye ticaret mahkemesine başvurulması ve mahkemece atanacak bilirkişi raporu ile tespitin yapılması şartını aramaktadır. Bu uygulama Bakanlığın, anılan sermaye artışlarını ayni sermaye artışı olarak değerlendirdiğini göstermektedir.       

Anılan Bakanlık Genelgesindeki ifadelerin “Ortaklara Borçlar” hesabını da kapsayıp kapsamadığı hususu tartışmalıdır. Zira Genelgede “alacaklar” dan  bahsedilmiş, bunun neyi ifade ettiği açıklanmamıştır. Bu yönüyle Genelgenin hukuki ihtilafları beraberinde getirmesi beklenmektedir. Söz konusu Genelgenin metni aşağıdaki gibidir:

“6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 127 nci maddesinde; alacakların ticaret şirketlerine sermaye olarak konulabileceği düzenlenmiş ve Kanunun 342 nci maddesinin birinci fıkra hükmü saklı tutulmuştur. Kanunun 342 nci maddesinin birinci fıkrasında ise; vadesi gelmemiş alacakların sermaye olamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, Kanunun 128 inci maddesine göre alacakların sermayeye ilavesi mümkün bulunmakta olup, bu durumda Kanunun 342 inci maddesinden hareketle söz konusu payların ayni sermaye niteliği taşıyan bir mal varlığı unsuru olduğunun değerlendirilmesi 343 üncü maddesi uyarınca da bunlara değer biçilmesi gerekmektedir…”