Bir sabah evden erken saatte çıktığımda,“Sabah şerifler hayırlı olsun evlâdım” diye bir ses duydum. Aksakallı bir ihtiyardı bana seslenen.

Yol uzun, vaktim çoktu. İhtiyar amca ile hem yürüyor, hem de tatlı tatlı konuşuyorduk. İhtiyar amca şöyle dedi. “Evladım, gün sizin, çalışın. Karşında gördüğün bu aksakallı amca feleğin çemberinden geçmiş bir insandır. Sözlerimi yabana atma oku yavrum, oku. Ben çok zengin bir ailenin tek evladı idim. Beni çok şımarttılar, arzularım emir ve kanun olurdu. Böylece hiçbir şeye değer vermeden büyüdüm.

Okumamı da ihmal ettim. Her şey zamanla tükeniyor.

Babam, annem ve nihayet israfıma dayanmayan servetim de beni bırakıp gittiler. Bir gün bakmışım ki, yapayalnız kalmışım. Her şey bitti, herkes beni bıraktı. O her sözü emir olarak yerine getirilen ben; hamallık ettim, çok zaman köprü altında serserilerle yattım. Küçükken, babam bana “oku oğlum oku, sonra pişman olursun!” derdi.

Şimdi artık pişmanım. Ama, ne fayda.

Yavrucuğum, sen de ihtiyar amcan gibi bir sürü işsiz serseriye hizmet etmek istemiyorsan, oku. Bu sözlerimi ve beni unutma.. Allahaısmaladık!” dedi ve gitti.

Ona “Güle güle “ diyemedim. Çünkü ağlıyor ve aksakallarından yaşlar süzülüyordu.

Çok etkilenmiştim. Çünkü ben de çocukluğum, gençliğim ve tahsil hayatım boyunca kitap okuma alışkanlığı kazanamamıştım.

Emekli olduktan sonra aklım başıma geldi. Şimdi haftada en az iki kitap okuyarak kendimi geliştirmeye ve hayatı kavramaya çalışıyorum.

Bir dörtlüğümde bu aczimi şöyle dile getirmiştim.

Hayatı geç kavradım olanı kader sandım,

Olmayanla savaştım tekâmülde zorlandım,

Kader alında değil, akılda şifrelenmiş,

Ömür hazana erdi yaşadıkça anladım. (Mehmet Özata)

Benden yedi yüz sene önce yaşamış seçilmiş, mübarek insan Yunus Emre (1241-1321) hayatı ne güzel özetlemiş.

Sular hep aktı geçti, / Kurudu vakti geçti,
Nice han, nice sultan, / Tahtı bıraktı geçti..
Dünya bir penceredir, / Her gelen baktı geçti…(Yunus Emre)

Bu hafta Özcan Erdoğan’ın “Dâhiler ve Aşkları” ve Ayşe Kulin’in “Tutsak Güneş” adlı kitaplarını dönüşümlü olarak okuyorum.

Sigmund Freud insan davranışlarını Psikanaliz kuramıyla açıklamaya çalıştığı kitaplarının 1933 yılında Berlin’de yakılması üzerine, ” Bizimki de ne ilerleme! Ortaçağda olsa beni yakarlardı. Bugünlerde kitaplarımı yakmakla tatmin oluyorlar.” demiş. (Dâhiler ve Aşkları kitabından)

25 Ocak Perşembe günü Kadıköy Saray Muhallebicisinde Çorum lisesi 1963 mezunu arkadaşlarla toplandık. Toplantıya Facebook’ta ismen çağrı yaptığım ve telefonla aradığım 22 arkadaştan ancak dokuzu gelebildi.

Yaş aralığımız 73-78. Ne de olsa ihtiyar delikanlılarız.

Hüseyin Eyüpoğlu (E. Savcı), Abdullah Bükülmez (Bürokrat), Hüseyin Kadayıfçı (E.Noter), Metin Muci (E.Bankacı), Haldun Karaoğlu (İş adamı) İsmet Kasımcan

(E.Öğretmen) Bahattin Baş (E.Subay) ve Erdal Karslı’nın (Çekva Genel Müdürü) katıldığı toplantımız çok keyifli geçti.

Çorum lisesi yıllarımızı hasretle anarak, mazide kalan elli dört yıllık yaşam serüvenimizin muhasebesini yaptık. Çocuklarımızdan, torunlarımızdan, sağlık sorunlarımızdan bahsederek adeta muhabbeti demledik.

Çorum’dan Mehmet Yolyapar’ı, Adnan Çırakoğlu’nu, Ahmet Güngör’ü, Ankara’dan İsmail Seçer’i, Arif Damar’ı, Barış Can’ı, İzmir’den Necla ve Uğur Alaybeyoğlu’nu ve Antalya’dan Yalçın Alemdaroğlu’nu (Tatarlı) arayarak hal hatır sorduk, sevgilerimizi

saygılarımızı sunduk. Varlığımıza ve sağlığımıza şükrettik.

7 Şubat 2017

Soldan sağa: Bahattin Baş, Haldun Karaoğlu, Mehmet Özata, İsmet Kasımcan, Hüseyin Kadayıfçı, Hüseyin Eyüpoğlu, Metin Muci ve Abdullah Bükülmez...