Kutsal Kitabı “oku” ile başlayan bir dinin mensuplarına, içinde bulunduğu bu ortam yakışmıyor.

İslam ülkelerinin tamamına yakınına kan ve gözyaşı hakim.

Dünya üzerinde kalkınmış tek bir İslam Toplumu yok.

Tüm İslam Ülkeleri; Batı’nın eline, avucuna bakıyor.

Çünkü okumuyor.

Çünkü düşünmüyor.

Çünkü aklını kullanmıyor.

Okumadığı, düşünmediği, aklını kullanmadığı için de pek çok şeyin yanında dinini de bilmiyor; doğru yorumlayamıyor.

İslamiyet’i doğru yorumlayan, örneğin Yaşar Nuri Öztürk ve onun gibi düşünen aydın din adamlarını da dışlıyor..

Batı Dünyası, insanların refahı için, sağlığı için, huzuru ve mutluluğu için yaşamsal, ekonomik ve sosyal değerler üretirken; İslam Dünyası, hurafe(ler) üretiyor.

İlber Ortaylı Hocam yazmış.

Ortaylı Hocam diyor ki;

“Yaşar Nuri Öztürk'ün hayatını ve ilmi kişiliğini, önyargısız olarak araştırırsan; senin, din adına bildiğini sandığın her şeyin; O’nun unuttuğu bilgilerden bile az olduğunun ayırdına varırsın...

Sen, evet sen!

Sen, ‘beyaz ırktan ve Müslüman bir aileden doğmayı’ bilerek, seçerek ve isteyerek mi dünyaya geldiğini sanıyorsun?

Tanrı seni bu niteliklerle yaratıp, sana torpil geçmiş mi oluyor yani?

Sen eğer bir Yahudi olarak doğmuş olsaydın; ‘bu kafayla’ şu an Ağlama Duvarı’nın önünde Filistinli Müslümanlara beddua ediyor olacaktın. Çünkü zihniyet, aynı zihniyet. Ha onların mantığı(!), ha senin mantığın!

O mantığa sahip kişi(ler) de (tıpkı senin gibi); Tanrı’nın torpili ile ‘doğru ailede, doğru ırkta, doğru yerde ve kusursuz olarak dünyaya geldiğine’ inanıyor.

O da senin gibi düşünüyor; o da Tanrı’nın, Afrika'daki kullarını sevmediği için sefil bir ortamda, sefil olsunlar diye yarattığını düşünüyor.

Böyle bir şey, böyle bir mantık olabilir mi?

Her şeye kadir kudretli bir yaratıcı, kulları arasında torpil yapar mı?

Bu nasıl bir gaflet, nasıl bir aymazlıktır!

... ...

Bak Güzel Kardeşim; insanoğlu, bu koca evrende bir HİÇTİR!

Sen de bir hiçsin.

Bunu asla ve asla unutma.

Kaldır o kafanı; kaldır da bak şöyle bir yukarıya doğru.

Daha içinde olduğu Samanyolu Galaksisi’nin merkezinde ne olduğunu bile bilmiyor insan.

Çünkü oraya saniyede 300.000 km hızla giden bir araçla varmaya bile insanoğlunun ömrü yetmiyor. Işığı bize ulaşabilmiş evrenin, milyarlarca ışık yılı uzağındasın.

Yani dünyanın en büyük stadyumunda, o stadyumun herhangi bir yerindeki ot parçasının üzerindeki toz zerresinin içindeki parçacığın (DÜNYA) bir yerlerinde yaşayan bir canlısın.

Şaşırdın mı?

Hiç şaşırma; insanoğlunun yani senin benim, bu evrendeki yerimiz BU KADARCIK....

Şimdi hal böyle iken; sen bana bu MUAZZAM yaratılışın sadece senin için (senin benimsediğin din için) olduğunu mu anlatıyorsun?

İNSAN yani sen, evrenin merkezi değilsin kardeşim.

Aldanma ve aldatma.

Bu muhteşem evrenin yaratıcısı, yarattığı canlılar arasında ayrım yapmaz. Birine iyi diğerine kötü demez.

Demez çünkü, o yüce kudretin adalet anlayışına aykırı olur, böyle bir durum.

Şu an inandığın din, senden 10.000 yıl önce yaşamış bir insanın, gökyüzüne bakarak keşfettiği inancın, günümüze değin evrilerek gelmiş bir şeklidir.

Araştır dinler tarihini; sana neyin, nereden geldiğini anlatsın.

... ...

Senin sorunun ne biliyor musun?

Günümüz Araplarının bile anlamakta zorlandığı, Arapça indirilmiş bir kitabı, bir Arap gibi anlamaya çalışman. Dahası anlamadığın halde anlamış gibi yapman.

Dürüst ol.

Anlamıyorsun.

Anlayamıyor, bu karmaşık yapıyı çözemiyor, doğru yorumlayamıyorsun.

Kaldı ki, bu durum da son derece doğal.

Çünkü DİLBİLİMİ der ki; ‘Her dil, insanlar ve toplumlar gibi canlıdır ve zaman içinde sürekli değişir.’.

1400 yıl önceki her hangi bir sözcüğün, her hangi bir ekin ya da hecenin; şu an ne anlama geldiğini ya da tam olarak (öyle anlaşıldığı sanılan) anlamla özdeşleştiğini, nereden bilebilirsin?

Her şey gibi zaman içinde dil de değişir.

Bu yüzden en temel din konularında bile her âlim farklı düşünür. Kutsal betiğimizi (emin olmadığı halde) eminmiş gibi, kendine göre yorumlar; yorumunun doğru kabul edilmesini ister.

Çatışmaların ana kaynağı da budur zaten. Aynı dinden yüzlerce farklı inanış ve uygulamanın temelinde de bu yatar.

Böyle bir gerçek ortada iken; sen, yorumlarının doğru ve kesin olduğu yargısına nasıl varabiliyorsun?

Sözüm hem sana, hem de; senin kafanda olan Yahudi’ye ve Hıristiyan’a...

İnsanların cahilce saflığını kullanıp ahkâm kesmeyi bırakın artık.

Bu tür tutumlar, asırlardır tüm İNSANLIĞA ZARAR VERDİ, VERMEYE DE DEVAM EDİYOR.

Bu mantıktan uzaklaşın ve uzaklaştırın insanları.

Asırlardır, hep birlikte bu acıyı çektik, çekmeye de devam ediyoruz.

Artık çekmeyelim ve çektirmeyelim lütfen.

YETER GAYRI!...”

* * *

Evet, İlber Ortaylı böyle düşünüyor, böyle diyor.

Kabul edersiniz ya da etmezsiniz.

Ben Hoca’mın bu yazısını paylaşmaya değer buldum (yazıyı akıcı bir hale getirmek için, yazının üzerinde biraz oynayarak) sizlerle paylaştım.

Yorum sizin....