“Hoş Seda” isimli kitabın şık bir kapağı var. Anı kitabı olduğundan; ünlü isimlerden, anılar yazmanın önemini anlatan sözlerle giriş başlamış:

“Ömrümüz anılardan ibarettir. Ömrü ilerlemeye doğru uzatmak pek elimizde olmadığına göre, kendimizi maziye verip uzun yaşamalıyız.” YAHYA KEMAL

“Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.” ANDRE GİDE.

Anı yaşanmış olayları duyurmak için yazılan yazı; bir yazarın başından geçmiş veya kendisinin de karıştığı, bir takım önemli olayların, sanat değeri taşıyan bir dille anlatılmasıdır.

“Kültür tarihinin ve edebiyatın zengin kaynaklarından biri sayılan anı; tarih içinde önemli bir belgedir.”

Sonra yazarın kısa bir biyografisi ve kitabın isim babası olduğu anlaşılan; bütün eserlerini zevkle okuduğum, Bahri Güven ve Selahattin Aydemir’in tanıtım yazıları...

Kitapta ilginç bulduğum iki alıntıyı inceledikten sonra, yazacaklarımızı kaleme alalım:

“Eğitim Enstitüsü’nde öğretime başladığımız halde (1975 yılı), elimizde müfredat yoktu. Okul müdüründen bir gün izin alarak bunu görüşmek üzere Ankara'ya gittim.

İlgili beni dinledikten sonra masasının çekmecesini açtı. Çekmecenin İçerisinden bir kaç sahifelik kağıt çıkardı. Kağıtlarda sosyal bilgilere ait başlıklar yazılı idi. Her başlığın altı boştu. Üzülerek yüzüme baktı, ‘Hocam siz tecrübeli bir öğretmene benziyorsunuz. Ben size bu başlıkları vereyim, siz bunları doldurarak geliştirin ve hemen bize yollayın. Bizde bunu inceleyip müfredat olarak Eğitim Enstitülerine gönderelim.’ dedi. İkinci defa başımdan kaynar sular aktı. Bakanlığın henüz müfredatı yoktu. Hazırlamak için benden yardım bekliyordu.”

Oğuzcuğum; Kaynar sular şimdi benim de başımdan aktı. Geçen hafta kaleme aldığım yazımda eğitimdeki eksiklere, “Beni, çok aşan bir olay olmasına rağmen” çare aramaya çalışmamın Donkişotluk olduğunu anladım.

Kitabın sonu:

“YÜCE ALLAH’IN YARATTIĞI HER ŞEY GÜZELDİR.

TÜM YARATILANLARA SEVGİ İLE YAKLAŞIRSAK, DAHA MUTLU OLURUZ.

ANILARIMDA İSMİ GEÇİPTE ARAMIZDAN AYRILMIŞ OLANLARA ALLAH’TAN RAHMETLER, KALANLARADA SAĞLIK VE MUTLULUKLAR DİLERİM.”

Kalemine sağlık. Ayrıca bende sana sağlık ve mutluluklar diliyorum.

* * *

Geçen hafta Cuma günü eczacı ve müzisyen Enver Leblebicioğlu bana ağabeyinin kitabını hediye etti. Kitap zaten parayla satılmıyor.

Aile bireyleri bana çok yakın insanlar. Ağabeyleri Rahmetli Nejat, benden iki sınıf önde eğitim alıyordu. Zaman zaman bizlere keman derslerinde kendi bestesi olan müzik çalışmalarını dinletirdi. Daha büyük ağabeyleri Nevzat’ı tanımıyorum.

Babaları Sadi öğretmen benim ilkokul 5’inci sınıf öğretmenimdi. Ayrıca kendisinden Keman dersleri de alıyordum.

hoca resmi kayıtlara göre benden 3 ay büyük. Aslında 2,5 yaş küçük. Okula kaydolma işinde yanımda büyük olmamasına rağmen iyi iş becermişim. 6 yaşımdan gün almış olmama 4 ay kaldığı halde kaydım yapılmış, o yüzden bir sınıf ilerdeyim. Yani, Tanyeri İlkokulu’nda ben 2’inci sınıfta iken Oğuz hoca 1’inci sınıfta öğrenim görüyordu. O yüzden okuldan gelen bir bağımız yok. Keman dersi aldığımdan, aynı zamanda koroda da bir görevim var. Oğuz da hemen sol tarafımda baterinin başında. Davulun arkasında kayboluyor, ama görevini çok güzel yapıyor.

Müzik konusunda hiç yeteneğim olmadığını anlayınca vazgeçtim. Ama yine de müzik öğretmenimiz Madelet hanımla birlikte iki kız, dört erkek ten oluşan eli kemanlı bir grup olarak hem fotoğrafımız var, hem de grup olarak konser bile vermiştik.

Birlikte olduğumuz zamanlarda samimiyetimiz olmadı. Zaten o da ilkokuldan sonra konservatuara gitmiş.

Kaleme aldığı yüz sahifelik kitabı bir solukta okudum. Çok ortak noktamızın olduğunu gördüm ve büyük bir haz aldım. Ayrıca gıpta ettim. Becerebilirsem ben de anılarımı kitaplaştıracağım.

Oğuz Leblebicioğlu’nun kitabının çoğaltılarak gençlere okutulmasında büyük fayda görüyorum. Vatan sevgisi, meslek sevgisi, insanlık ilişkilerinde sevgi örneği Oğuz kardeşime sevgiler sunuyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.