Maalesef yaşanıyor böyle “çuvallamalar”…
Dünkü manşetimiz için kullanıyorum “çuvallama” deyimini.
“Bakanlar Kurulu’nda revizyon beklentisi” başlığı altında, Efkan Ala, Numan Kurtulmuş, Mustafa Şentop, Mahir Ünal ve Alparslan Kavaklıoğlu’nun bakanlığa atanacakları tahminine yer verdik. Hemen tüm ajanslar bu tahminleri veriyordu. Hatta dünkü İstanbul gazetelerinin Anadolu baskılarında da bu isimler yer aldı.
Bizim hatamız; kabinedeki değişikliklerin akşamın ilk saatlerinde açıklanabileceği düşüncesiyle, sürmanşetimizi bu habere ayırmamızdı. Başbakan’ın Köşk ziyareti uzayınca da, ajansların geçtiği “beklenti” haberini vermek kaçınılmaz olmuştu.
Dün sabah internet sitemizden değişen 10 bakanın isimlerini verdik, ama gazetede yalnızca Efkan Ala ismini tutturabilmiş olduk.
Ben, anlayış olarak haberde sağlamcıyımdır; spekülatif haberlerden özenle kaçınırım.
Zararı yok, geç olsun, ama sağlam olsun diye düşünürüm.
Bu kez hata yaptık.
Bu hatanın da bir özrü gerektirdiğini düşünüyorum. Bu satırları onun için yazıyorum.
*
Siyaset sahnesi toz-duman.
Kuvvetler ayrılığı ilkesini işlemez hale getiren malûm referandumdan beri, bu ülkede hiçbir şey demokrasi kuralları içinde yürümüyor.
En başta, “milli refleksleri” nedeniyle bu coğrafyada emperyalist hesaplara uygun düşmeyen silahlı kuvvetlerin yerle bir edilmesi normal değil.
Demokratik her çıkışın şiddetle bastırılması, basın özgürlüğünün ortadan kaldırılması, ülkenin en büyük gruplarının üzerine bile hoyratça ve düşmanca çullanılması normal değil.
Toplumun bu kadar gerilmesi, kamplaştırılması, korku imparatorluğu yaratılması normal değil.
Son olarak, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları karşısında, “gerçekler ortaya çıksın” demek varken, çete, komplo, dış düşman arayışına girmek normal değil.
Kendi oluşturduğunuz yargıdan ve kolluk gücünden böylesine kuşkularınız varsa, çok daha ciddi başka kuşkulara davetiye çıkarmış olmaz mısınız?
Açık söylemek gerekirse, daha önceki bir takım soruşturmalarla son yolsuzluk-rüşvet soruşturmasına gösterilen tepkiler, tam bir “çifte standart” örneği oluşturuyor.
Güven sarsıcı oluyor.
Bu memleketin ivedilikle normalleşmeye ihtiyacı var.
Bu kadar anormalliği halk da kaldıramıyor.
Hepimiz yorgun düştük.
Emin olun, samimi AKP’liler de yorgun düştüler.
Yazık bu millete de, bu ülkeye de…
*
Gezi eylemleri oldu, memleket şu kadar milyar dolar zarara uğradı.
Yolsuzluk-rüşvet soruşturması patladı, borsa şu kadar milyar dolar küçüldü.
İyi de, anlayışla-hoşgörüyle, başlamadan söndürebileceği yangının üzerine körükle gidenin hiç mi suçu yok bu kayıplarda?
Akla ziyan komplo teorilerini ve doruk yapmış öfkeleri hiç mi görmeyeceğiz?
*
Tek tesellimiz, Çorum’da sağduyunun egemen oluşu.
Valimizden Emniyet Müdürümüze, siyasi parti yöneticilerimizden siyasi makamlarda oturanlara, sivil toplum kuruluşları yöneticilerinden sokaktaki vatandaşa kadar herkesin demokratik bir olgunluk örneği sergilemesi.
Her vesileyle öne çıkardığımız bu hasletimizi hep korumalıyız, peşpeşe yaşayacağımız seçimler dönemine de taşımalıyız, hatta kardeşlik duygularımızı daha da pekiştirmeliyiz.
Ben şahsen yıllardır inançla yazıyorum: İnsanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşmasını imzalayan Hititlerin başkenti Çorum, Türkiye’nin “barış kenti” unvanına da en yakışan kent.
Temiz kent, yeşil kent ve barış kenti…
Buna çok yakınız ve emin olun başarabiliriz.
İdrakine varabilirsek…
Mehmet YOLYAPAR