Yaşadığımız tüm sıkıntıların temelinde, mantık ölçülerini zorlayacak biçimde artan (artırılan, artırılmaya teşvik edilen) nüfusumuz yatıyor.

Ülke olarak, önümüzü göremiyor, geleceğimizi belirleyemiyoruz.

Kaynaklarımız yetersiz...

Ekonomimiz yetersiz...

Altyapımız, üstyapımız, donanımlarımız yetersiz...

Yönetenlerimiz yetersiz ve de beceriksiz.

Çünkü seçmenimiz yetersiz,

İnsanlarımızı eğitmesini beceremiyoruz...

Bilgimiz, becerimiz, yeteneklerimiz sınırlı...

olan kaynağı, bilgiyi, beceriyi, yeteneği bile kullanmaktan aciziz.

Ama iş, üremeye geldi mi; kimse elimize su dökemiyor. Kediler, köpekler gibi üremekten geri durmuyoruz

Biz dursak, Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibinin ağızları durmuyor. Her fırsatta; ‘hadi’ diyorlar, ‘Hadi... Allah ne verdiyse!... Doğurun, doğurtun…’

Sanki mevcut nüfusun hakkından gelmişler, onların aç karınlarını doyurabilmişler, onlara iş, aş verebilmişler; yeni işgücü olanağı yaratabilmişler gibi…

Ülkemiz 99 yıllık geçmişi sürecinde, günümüz iktidarının yönetimi kadar hiç kötü yönetilmedi.

Tüm fabrika ayarları bozuldu.

Hemen her konuda, rezil ettiler ülkemizi.

Sadece iktidar mı, muhalefeti de aynı.

* * *

Konu “üreme” olunca iktidarı, muhalefeti hepsi sus pus…

Bir muhalefet lideri ya da yetkilisi de çıkıp;

“...Yahu siz halkımıza ne verebiliyorsunuz da; insanlarımızı üremeye, doğurmaya/doğurtmaya teşvik ediyorsunuz?

İnsanlar aç, insanlar işsiz.

Yiyecek bir şeyler bulmak için çöp taşımalıklarını karıştıran insanlarımız var.

Ülkemizin ekonomik sistemi, eğitim sistemi, sağlık sistemi; sürekli artan nüfusun gereksinimlerini karşılayamıyor. Sosyal güvenlik sistemleri çökme sınırında.

Ülke genelinde, her 39 saniyede bir suç işleniyor.

Her dört saatte bir, birileri birilerine tecavüz ediyor.

Her 6 dakikada bir ev, her 9 dakikada bir iş yeri soyuluyor.

Sen de hâlâ utanmadan, sıkılmadan; sizden iş istemek için TBMM’ne gelen, açlıktan karnı guruldayan gençlere; ‘Asgari ücretten vergiyi kaldırıyoruz. Evlenin!... Evlenin!...’ diyorsun...

Böyle aymazlık, böyle vurdumduymazlık, böyle kepazelik olmaz!...” demiyor.

… …

Bu ülkenin iktidarı da, muhalefeti de, siyasileri de; topu birden bu ülkeye ihanet ediyor.

İktidarda olan da aynı, muhalefette olan da...

Al birini vur ötekine...

Hiçbiri, ilkokul eğitimi bile görmemiş, bir tarihte Milletvekili Adayı olan Türkücü İbrahim Tatlıses kadar olamıyor.

Hiç değilse O, “Meclise girdiğim an ilk yapacağım iş, ilk vereceğim önerge, ‘Nüfus Planlaması’ önergesi olacak...” demişti.

Bunların hiçbiri, kendi aralarında “alt tarafı bir türkücü” deyip, burun kıvırdıkları, İbrahim Tatlıses kadar düşünemiyor.

* * *

Bu kalıt, Erbakan Hoca’nın ve de onun felsefesindeki siyasetçilerin(!) kalıtı...

O felsefenin savunucuları, hem kel hem fodul örneği, daha 60’lı, 70’li yıllardayken nüfusumuzun 150 milyon olmasını ister, insanları kediler köpekler gibi üremeye teşvik ederlerdi.

O saçma söylemlerin uzantısıdır bu, “Allah ne verdiyse doğurun, doğurtun...” söylemleri.

bir düşünün...

Geçmişte, “150 Milyonluk Türkiye” diye sapırdayan siyasetçiler olmasaydı; üremeyi teşvik yerine, tam tersine o tarihlerde nüfus planlaması yapılsaydı, işgücü planlaması yapılsaydı, eğitim planlaması yapılsaydı, bölgeler arası kalkınma stratejileri olsaydı; bugünkü göç, bugünkü işsizlik, bugünkü yoksulluk, bugünkü terör, bugünkü asayiş sorunları olur muydu?

Alın işte 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre 1 milyon 65 bin 911 kişi artarak 84 milyon 680 bin 273 kişiye ulaşmışız. Erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi olurken, kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi olmuş.

Daha bu nüfusa, başımıza bela ettiğiniz Suriyeliler dâhil değil.

İşte size yarıdan fazlası niteliksiz, eğitimsiz (ya da diplomalı eğitimsiz), vizyonsuz, mutsuz, hırçın, battal, hantal bir nüfus.

Alın tepe tepe kullanın.

… …

Doğurun, doğurtun diye sallaması kolay.

Bu yazı için klavyemin başına oturduğum saatlerde; atama bekleyen bir fizik öğretmeninin, çöp toplayan görüntülerini veriyordu, televizyonlar.

O garibim, ekranların ardında ağladı, ben de ekranın önünde, klavyemin başında ağladım…

Hadi atamasını yapın o öğretmenimizin ve de diğerlerinin; hadi işini verin, aşını verin…

Hadi önleyin terörü, kapkaçı, hırsızlığı, yolsuzluğu, kaçakçılığı... Hadi eğitim hizmeti, sağlık hizmeti verin bakalım bunca insana... Okul bulun, doktor bulun, hastane bulun bakalım...

elektrik bulun, su bulun bu nüfusa, yol bulun, kaldırım bulun, otopark bulun...

Yemiyor değil mi!?...

Sallamak daha kolay çünkü...

İktidarı muhalefeti, hepiniz aynısınız.

Hepinizin, her bir şeyi palavra…