Biz niye bilimin, teknolojinin, hiçbir dalında, hiçbir alanında yokuz?

Niye fizikte, kimyada, uzay biliminde, tıpta, biyolojide, sosyolojide, psikolojide... teknolojide... ne bileyim... antropolojide, hayvan biliminde, bitki biliminde... yokuz?

Niye biz de Batı’lılar gibi, bir şeyler bulup, keşfedemiyor, üretemiyor, insanlığın hizmetine sunamıyoruz?

Niye her bir şeyi Batılılar buluyor da, biz onları tren izler gibi izliyoruz? Hatta utanmadan, sıkılmadan da kendi aramızda dilleşirken; “şu konuyla ilgili çareyi de hâlâ bulamadı p......kler!” diyoruz.

Niye?

Neyimiz eksik bizim Batılılardan?

Hadi biraz daha açalım; Amerikalılardan, Almanlardan, İngilizlerden, Hıristiyanlardan, Musevilerden... neyimiz, hangi organımız, hangi duyumuz, hangi sezimiz eksik?

Biz niye huzursuzluktan, geçimsizlikten, kavgadan, kinden, nefretten başka bir şey üretemiyoruz?

Niye Batı dünyası, bizimle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor da; aynı şeyleri biz onlar için yapamıyoruz?

Niye?

* * *

Okurum Sayın Merdivenci de, aynı duygu ve düşüncelerle, “Niye?” diye sormuş bana.

“Niye?” diyor, Sayın Merdivenci, “Niye Batılı buluyor, Batılı keşfediyor, Batılı üretiyor da; biz niye sadece ‘hu çekip’ yan gelip yatıyoruz? Bizim aklımız, izanımız yok mu? Niye bir Türk, bir Müslüman çıkıp da, örneğin bir koronavirüs illetine çözüm bulamıyor? Neden teknolojik bir buluşun bulanı olamıyor? Niye? Biz bu denli beyinsiz miyiz!?...”

* * *

Pakistanlı Bilim İnsanı Dr. Faruk Saleem de bir grup bilim insanı ve kanaat önderleriyle birlikte yaptıkları çalıştayın sonuçlarını, aynı ruh haliyle kaleme almış; benzer soruları sormuş, o soruları da kendisi yanıtlamış.

İşte o yazı...

“Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var, Kuzey ve Güney Amerika'da yedi milyon, Asya'da beş milyon, Avrupa'da iki milyon ve Afrika'da 100,000 kişi.

Tek bir Yahudi’ye 100 tane Müslüman düşmektedir. Buna rağmen Yahudiler, tüm Müslümanların toplamından yüz kez daha güçlüdürler.

Nedenini hiç merak ettiniz mi?” diye başlıyor, Dr. Faruk Saleem’in yazısı...

Ve şöyle devam ediyor..

“Tüm zamanların en etkin bilim adamı (Time dergisi tarafından da ‘Yüzyıl'ın Adamı’ seçilen) Albert Einstein, bir Yahudi’ydi.

Psikanalizin babası Sigmund Freud da bir Yahudi’ydi. Karl Marx, Paul Samuelson ve Milton Friedman da öyle...

* *

İşte size ‘ürettikleriyle’ tüm insanlığa zenginlik katmış olan Yahudilerden bazıları:

Benjamin Rubin, insanlığa aşı iğnesini verdi.

Jonas Salk, ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.

Albert Sabin, çocuk felci aşısını daha da geliştirdi.

Gertrude Elion, lösemiye karşı ilaç buldu..

Baruch Blumberg Hepatit, B aşısını geliştirdi.

Paul Ehrlich, frengi’nin tedavi yöntemini buldu.

Elie Metchnikoff, bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla Nobel ödülü kazandı.

Bernard Katz, nöromüsküler iletişim ( kas -sinir sistemi arası iletişim ) alanında Nobel ödülü kazandı.

Andrew Schally, endokrinoloji ( metabolik sistem rahatsızlıkları, diabet, hipertiroid ).

Aaaron Beck Cognitive Terapi (akli bozuklukları depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemi) geliştirdi.

Gregory Pincus, ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.

Gerald Wald, insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı.

Stanley Cohen, embriyoloji ( embriyon ve gelişimi çalışmaları ) dalında Nobel aldı.

Willem Kolff, böbrek diyaliz makinesini yarattı.

Peter Schultz, optik lif kabloyu; Charles Adler, trafik ışıklarını; Benno Strauss, pazlanmaz çeliği; Isador Kisse, sesli filmleri; Emile Berliner, telefon mikrofonunu; Charles Ginsburg, videotape kayıt makinesini; Leo Szilard, ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi; Stanley Mezor ilk mikro-işlem çipini icat etti.

Son 105 yılda 14 milyon Yahudi, çeşitli bilim dallarında 100’ün üzerinde Nobel ödülü kazanırken, 1.5 milyar Müslüman yalnızca üç Nobel kazandı.”

* *

Dr.Faruk Saleem, yazısının bu bölümünde, onlarca Yahudi yatırımcının adlarını ve akçaladıkları bilimsel ve teknolojik yatırım alanlarını sıralıyor.

Sonra da soruyor;

“Neden Yahudiler bu kadar güçlü ?”

Sorusunu kendisi yanıtlıyor.

“Çünkü...” diyor, “Çünkü, aldıkları eğitim böyle.. Araştırıcı, sorgulayıcı, yaratıcı ve özgür...”

Ardından da bir başka çarpıcı ve de kahredici soruyu yöneltiyor.

“Pekiii.... Neden Müslümanlar bu kadar güçsüz?”

Onu da yine kendisi yanıtlıyor.

“Çünkü...” diyor, “Çünkü, Müslümanlar, din eksenli eğitiliyor. Yaşamının her anında, her dakikasında dini hurafe bombardımanına tutulup, kafası karıştırılıyor.. Mutlak biat kültürüyle ve sıfıra yakın eğitim yüzdesiyle yetiştiriliyor. Dolayısıyla da ortaya; din eksenli, sorgusuz, sorumsuz, araştırmaktan korkan ve araştırmaktan hoşlanmayan, beyni klişe ezberlerle biçimlendirilmiş, ezberci bir insan modeli çıkıyor...”

* Yazımızın kalanına yarın devam edeceğiz...