Geçmişten bir anekdot:
Başbakan Turgut Özal kendisini eleştiren ana muhalefet lideri Erdal İnönü için, “Boyu uzun aklı kısa” gibi sözler ederdi.
Bir gün Özal ‘vites yükseltti’ İnönü’ye, “sen git küçük Turgut’la uğraş” dedi.
SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) Genel Başkanı İnönü, böyle bir üsluba yanıt vermeyeceğini söyledi.
Özal olayı geçiştirmek istedi;
-Ben, “küçük Turgut” sözünü şaka amacıyla söyledim… Torunum Turgut’u kastettim…
Erdal Bey de bana “Boyu kısa… Fitne fücur” diyebilirdi.
İnönü’nün tepkisi şöyleydi:
-Hayır, kimsenin boyu ile alay edemem. Söylediği sözü sayın başbakana yakıştıramadım.
Turgut Özal frene bastı.
“Evet” dedi.
-Sayın İnönü haklı. Küçük Turgut esprisi bana yakışmadı.
Sayın Yavuz Donat geçtiğimiz Pazartesi ve Salı günü, geçmişin ilginç politik tartışmalarından örnekler yazdı. Okuduğunuz; o örneklerden biridir.
*
Çarşamba gecesi CNN Türk’te; Ahmet Hakan’ın, Tarafsız Bölge programında Kemal Kılıçdaroğlu vardı:
On gün kadar önce “önüne yatma” gibi biçimsiz bir söz attı ortaya. Daha biçimsiz sözcüklerle büyüyen tartışmalar gündemi işgal ediyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’na hem sunucu Ahmet Hakan, hem de diğer üç gazeteci; “önüne yatma” gibi bir sözcüğü kullanmasının gereksiz olduğunu anlatmaya, Turgut Özal’ın frene basmasına benzer bir söylemle hem kendisini, hem partisini kurtarmaya, hem de konuşulması çok önemli konuları engelleyen bir dedikodudan engellemeye çalışıyorlar, ama ne mümkün? Kılıçdaroğlu atılıp tutulmayı ve siyasetteki sert üslup için, “Sert konuşma noktasına geldik. Ne söylerlerse onlara karşılık vereceğiz. Bu yeni bir taktik” buyuruyor.
“Bu yeni taktiğiniz hayırlı olsun” diyeceğim de diyemiyorum. Çünkü hayırlı olacak bir tarafı yok…
Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP, hem kendilerine hem de ülkemize iyilik etmek için: “İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasında toprağın altındaki doğal kaynaklara değil, toprağın üzerindeki insan gücüne ve aklına güvenerek sanayileşmeyi ve demokratikleşmeyi başaran tek ülke olduğumuzu” görseler iyi olur.
Beş sene önce İsveç’te arkadaşına misafirliğe giden arkadaşım anlatmıştı; “Türkiye’den gelen tırlar gördüm. Ne getiriyorsunuz?” diye sorduğumda. “Makine getiriyoruz” dediler.
50 sene önce “toplu iğne” yapamadığı konuşulan ülkem, sanayi devi ülkeye makine satıyordu. Göğsüm kabardı.
Hep bardağın boş tarafına bakıp hem kendi, hem de başkalarının morallerini bozanlardan rica ediyorum:
“Bardağın dolu tarafını da görelim.”
En güzel günler sizlerin olsun.