Gün olmuyor ki, yazılı medyada, Doğu Anadolu’nun bilmem neresinde “petrol bulundu” türü şişirme haberler uçuşmasın…

Ya da temcit pilavı gibi, “Doğu Anadolu’da pek çok yerde petrol bulundu ama Amerika engellediği için bu kuyulara vana vurulup, kapatıldı, öylece bekletiliyor…” gibi hayal mahsulü asılsız haberler gündemi işgal etmesin…

Kim çıkarır, kim uydurur, niye uydurur bu zırvalıkları; bu zırvalıkları gündeme getirmekle kim, nasıl bir tatmin sağlar, anlamak mümkün değil.

* * *

Yok işte…

Hayal dünyasında gezinmenin, olmayacak duaya âmin demenin bir anlamı yok.

‘Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut’ hesabı; sınır komşularımızın altı petrol denizi iken, bizim altımız tamtakır.

Ne yapalım!

Bor madenini, kömürü ve bir iki madeni saymazsak, yeraltımızda, ekonomik değeri önemsenecek bir maden yok (gibi).

Yani?

Yanisi şu… Kaynak sayılabilecek neyimiz varsa, hepsi de yer üstünde…

Bu gerçeği kabullenip, hesabımızı, kitabımızı buna göre yapmak zorundayız.

* * *

Şimdi gelelim; yerüstündeki o kaynaklarımıza.

Nedir o kaynaklarımız?

•Değerini ve korumasını becerebilsek (sınır komşularımızda ve pek çok ülkede olmayan) su kaynaklarımız var.

•Bilinçli ve bilimsel bir tarım yapmayı becerebilsek; ülkemizin tamamını doyurduğu gibi, ihracat potansiyeli olan mümbit topraklarımız var.

•Güneşimiz (enerji) var.

•Henüz tam olarak değerlendiremediğimiz turizm potansiyelimiz var.

•Dahası, gençlerimiz var. Genç bir nüfusa sahibiz.

… …

İşlememiz, değerlendirmemiz gereken madenler(imiz) bunlar işte!.

Hepsi bu, hepsi de yer üstünde…

Bu durumda, bu madenlerimizi(!); akılcı ve bilimsel yöntemlerle işlemek ve değerlendirmek de bize kalıyor…

Yani, unumuz var, şekerimiz var, yağımız var; helvayı yapmak bize düşüyor.

Ama yapmıyor, yapamıyoruz.

Çünkü hurafelerden, karın doyurmayacak boş işlerle uğraşmaktan; helva(!) yapmaya fırsat bulamıyoruz.

* * *

Artık karın doyurmayacak boş işleri, hurafeleri, boş tartışmaları bırakıp; aklımızla, fikrimizle, enerjimizle, varımızla, yoğumuzla, dişimizle, tırnağımızla üretime kanalize olmak; bunun için de yönümüzü, öncelikle bilime çevirmek zorundayız

“Asalak yaşamı” terk edip; keşfetmeye, bulmaya, üretmeye çalışmak, düsturumuz olmalı artık.

Bunun için de genç nüfusumuzu eğitmek ve yetiştirmek için tüm olanaklarımızı bu yönde kullanmak zorundayız.

Sözün özü, bu kaynaklar, “verimli ve doyurucu üretim” konusunda aranıp da bulunamayacak kaynaklar.

Yeter ki aklımızı, hurafelerden arındırıp, kalkınmış ülkelerin insanları gibi üretmeye odaklayalım…

Yeter ki bu kaynakları, bilimin ışığında kullanabilelim…