Ocağın üstünde kaynayan bir tencere içerisinde tavuk var. Newton sanırım; prematüre doğmuş, çelimsiz bir adam. Tavuğu tek başına yiyemeyeceğinden bir dostunu davet etmiş ama Newton kendi çalışmasından da vazgeçmiyor.

Tavuk pişmiş, adam da acıkmış:

“Newton, tavuk pişti, ben hem acıktım, hem de işim var. Yiyelim de ben gideyim!” der. Newton, “Geliyorum. Az bir işim kaldı.” Ama iş uzayıp gidiyor.

Aynı konuşma bir kaç defa tekrarlanıyor. Adamın sabrı tükeniyor. Tencerenin kapağını açıp tavuğu yiyor, kemiklerini de tencereye doldurup gidiyor.

Newton bir süre sonra sofraya geliyor. Tencerenin kapağını açıp kemikleri görünce; “Ben yemeğimi yemişim” diyor ve tekrar çalışma masasına dönüyor.

Bilim insanlarının dalgınlığı ile ilgili çok anlatı var. Bu tavuk olayı da onlardan biri ama ben bunu çok ilginç buldum.

* * *

Newton’un kedisi var. Oda kapısının altında kedinin odaya girip çıkabileceği bir oyuk var.

Kedi üç yavru doğurunca; Newton kapının altına üç oyuk daha açtırıyor.

Yani, “Hiçbir alim Newton’un seviyesini yakalayamayacaktır. Çünkü keşfedilecek bir âlem vardı. Onu da Newton keşfetti.” denilen bilim insanına bakınız; kedilerin tek oyuktan girip çıkabileceğini hesaplayamıyor.

* * *

Bunlar çok görülen olaylardır. Nice süper zekâlının atladıkları olaylar vardır ki, görünce şaşar kalırsınız.

Cenab-ı Allah hepimizi, bilhassa idarecilerimizi, anlaşıldığı zaman hayret edilen hatalar yapmaktan korusun.

* * *

28 Eylül 2019 günü, şiddeti 5,8 olan bir deprem İstanbul’un çevresini sarstı ve unuttuğumuz bir gerçeği tekrar bizlere hatırlattı. Televizyonların haberleri ve yorumları bu konuya odaklanmış durumda.

20 sene önce gerçekleşen, yıkıcı depremden sonra alınan önlemler içinde İstanbul’un çeşitli bölgeleri depremden sonra toplanılması için “güvenli bölgeler” olarak ayrılmış. Bunların sayısı 470 adet imiş. Aradan geçen 20 senede imara açıla açıla, sadece 77 adet bölge kalmış. Rakamların doğruluğunu tarafların tamamı kabul ediyor. “Kalanlar ihtiyaca yetiyorsa problem değil” diyenler var ama yanılıyorlar. Meydanlar şehirlerin nefes almasını sağlayan ciğerleridir. Onları imara açmak kadar büyük bir yanlış olamaz. Maalesef hazır meydanlardan arsa satarak yanlışa düşen belediyelerimiz olduğu gibi, az da olsa kullanılabilir binaları bile yıkarak meydan genişletip ortamı ferahlandıran belediyelerimiz de var. Ayrıca, yerlerin sayısının azaltılması demek, aralarının açılması demektir. İnsanların bir kısmının “güvenli bölgeye” yürüyerek ulaşma ihtimali kaybedilmiş, ilk etki anında da büyük ulaşım karmaşasının doğması, kazaların ve ölümlerin çoğalması ihtimali belirmiştir.

Bu durumu yeni gündeme getirerek politik fayda umanlar var ama bence faydadan çok zarar görürler. Çünkü, “20 sene boyunca bunlar olup biterken, hangi uyarıyı yaptın!”, “Hangi mücadeleyi verdin?” denilecektir.

Güvenli bölgeler elden çıkmış, binalarla dolmuş, iş işten geçtikten sonra gündeme getiriyorsun. Yani Anadolu’nun bazı yerlerinde söylenen şekliyle; “Geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye" dercesine bir durum ile karşı karşıyayız sanki.

Bu olay “Newton”un kapıya kedi yavruları için oyuk açmasını bile geçiyor.

En güzel günler sizlerin olsun.