Kız öğrencisi için “Eteğini kaldırıp kıçına tokat attım” diyen bir öğretim üyesi…

Ve bunu canlı yayında, iyi bir şey yapmış gibi anlatan bir bilim adamı…

Ve de bu sözleriyle bugünlerde, yine gündem olan ünlü bir kimlik…

Yani İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör…

İTÜ öğrencileri tepkili; “Okulla ilişiği kesilsin” dediler.

Ve de konu bugün için, hem savcılıkta hem de üniversite rektörlüğünde…

İşte bu nedenle, gündeme tekrar düşen ve içi nefret dolu bu ünlü bilim adamını, geçmişte de kullandığı nefret dolu sözleriyle bir kez daha hatırlayalım dedim.

* * *

21 Ocak 2019 günü Halk TV’de Gürkan Hacır’ın sunduğu “Şimdiki Zaman” programında “Organlarımı bir dangalağa bağışlamam” demişti.

Ve ardından “Elin dangalağına organ verip onu yaşatmanın anlamı yok” demişti.

Sıradan bir kişinin sözleri değildi bu sözler. Dünyaca ünlü bir deprem bilimcisinin, İTÜ Öğretim üyesi ünlü bir profesörün, yıllarca Cumhuriyet Bilim-Teknik Dergisi’nde bilimsel yazılar yazmış bir yazarın sözleri idi. Yani Prof. Dr. Celal Şengör’ün sözleri…

Bu nedenle söyledikleri önemlidir. Ve de bu nedenle sormak gerekir:

“Peki, kimdir bu dangalak, kimdir bu elin oğlu?” diye…

-Bugün organ, doku ve hücre nakli bekleyen Anadolu insanı mıdır dangalak?

-Ve de bekleme listelerinde kayıtlı 35 binden fazla Türk insanı mıdır elin oğlu?

Evet, sormak gerekir; ününü, halkı aşağılamak için kullanan bu ünlü bilim adamı Prof. Celal Şengör’e ve de Celal Şengör gibi düşünenlere…

* * *

28 Şubat 2018 günü bir toplantıda, Kanuni için “salak” diyerek gündeme düşmüştü. Sonra da çıkıp özür dilemişti bu ünlü bilim adamı.

Ve yine CNN TÜRK kanalında Enver Aysever’le yaptığı bir söyleşide:

“Darbe zorunlu ameliyat gibidir” diyerek darbeleri meşru görmüştü.

“Bizans’ı Osmanlı’ya tercih ederim” diyerek Osmanlı’ya duyduğu nefreti kusmuştu.

22 Kasım 2015 günü Radikal Gazetesi’nde kendisiyle yapılan bir söyleşide ise “dışkı yedirmek işkence değildir” diyerek işkenceyi savunmuştu.

Ve yine bu söyleşide “Hayatımda hiç ekmek almadım” ve de “Hiç halkın içine çıkmadım” diyen Celal Şengör:

“Bizim cahil olmamızın en önemli sebebi Türkiye’de aristokrasinin olmamasıdır” demişti.

“Bu toplumu bir oligarşi yönetmeli” demişti.

“Eğitimsiz kesim hiç oy kullanmamalı” demişti.

“Türkiye bir Afganistan’dır, Türkiye benim gördüğüm en ilkel ülkelerden biridir” demişti.

Yani demişti de demişti, ülkesinden ve halkından nefret eden Celal Şengör…

Ve de “Tevrat, İncil, Kuran Ortadoğu masallarıdır” demişti.

* * *

“Deniz Gezmiş bir şakidir” diyerek 68 kuşağına duyduğu nefreti dillendiren Celal Şengör:

Hayatında mahkemeye gitmemişti. Yazdığı bir yazıdan, söylediği bir sözden yargılanmamıştı.

bir karakola düşmemiş, bir işkence görmemiş, bir cezaevinde yatmamıştı. Hayatında bu toplum için hiç düşünmemişti.

Hayatında hiç bir demokratik eyleme katılmamıştı.

Cumhuriyet Gazetesi yazarları içinde yer almıştı…

Ama Cumhuriyet yazarlarından işkence görenleri, düşüncesini hayatıyla ödeyenleri; mahkeme salonlarında, karakollarda, cezaevlerinde ömür geçirenleri hiç görmemişti.

İşte böyle bir Cumhuriyet yazarı olmuştu Celal Şengör!

Ve böyle bir kimlik sergilerken ve de bu sözleri söylerken;

Nazım Hikmet’ten, Uğur Mumcu’dan, İlhan Selçuk’tan utanmamıştı.

Ahmet Taner Kışlalı’dan, Muammer Aksoy’dan, Ümit Kaftancıoğlu’ndan…

Bahriye Üçok’tan, Necip Hablemitoğlu’ndan, Turan Dursun’dan ve de Server Tanilli’den hiç utanmamıştı.

Ne yazık ki, Atatürk’ü kendine sığınak yapmıştı bu ünlü profesör.

Ama kendi halkından, kendi ülkesinden hep nefret etmişti bu bilim adamı.

İşte böyle bir bilim adamı olmuştu Prof. Dr. Celal Şengör!

* * *

Ve bu ünlü bilim adamı:

Cumhuriyet tarihinin en karanlık bir devri olan 12 Eylül darbesine alkış tutmuş, darbenin komutanlarına “emret komutanım” demişti.

Ve “Asmayalım da besleyelim mi?” diyen, “Eşitlik olsun diye bir sağdan bir soldan astık” diyen Kenan Evren için;

“Kenan Evren akıllı bir adamdır, 12 Eylül’de yaptığı her şeyi onaylıyorum” demişti.

Cenazesine katılamadığı için çok üzülmüş, ama cenazesine “Sana Müteşekkiriz Nur İçinde Yat Komutanım” yazılı çelenk göndermişti.

İşte böyle bir aydın (!), böyle bir bilim adamı olmuştu Celal Şengör…