Yüce Allah yarattığı her insana belli bir müddeti içeren bir ömür takdir etmiş, insana akıl ve fikir vermiş, insanoğlunu ergenlik çağından ölümüne kadar geçirdiği zaman içerisinde yaptıklarını hayır ve şer, sevap ve günah açısından değerlendirmek üzere sorumlu tutmuş, onu bu geçici imtihan dünyasına çıkarmıştır.

Bununla beraber, insanı başıboş bırakmamış, ona doğru yolu gösteren akıl-fikir ve mantıkla beraber peygamber ve kitaplar göndermiş ve bizleri uyarmıştır. Dünya hayatında işlediklerinin hesabının soracağını da bildirmiştir.

Dünya fani, ahiret baki, ömür kısa, dünya hayatı çetindir. Onun için insanlar, özellikle de müminler ömür boyu nefislerini hesaba çekerek, yaptıkları eğri ise hemen terk etmek, doğru ise daha da ileriye taşımak zorundadırlar. Bu kural hem dünyamız, hem de ahiretimiz için geçerli bir kuraldır. Dünyada hukuk kurallarına uygun yaşamakla mükellef olduğumuz gibi, ahirette de gerçek adalet dışında iğneden ipliğe hesaba çekileceğimizi asla unutmamalıyız.

Onun için her akşam nefsimizi günlük hesaba çekmeliyiz. Japonlar her gün akşam, bugün Japon milleti ve devleti için ne yaptım, derlermiş. Bizde ise daha kapsamlı olarak bugün kendim, ailem, vatanım, milletim ve daha geneli Hz. Ömer’in ifadesi ile bugün Allah için ne yaptım sorusunu mutlaka kendimize sormalıyız.

Dünyada işlediğimiz suçları gizlemek, kanun ve nizamdan kaçmak, cezadan kurtulmak mümkündür. Çünkü suçun şekri, serhoş ediciliği yoktur, görünmez. Ama ahirette nefsin, elin, ayağın, bedenin, ruhun, melekler, suçun işlendiği yer ve zaman, hayvanlar, cinler, hepsi yüzlercesi lehine ve aleyhine milyarlarca insanın huzurunda şahitlik yapacaklar. İşlenen suçlar resmiyle, cismiyle filme alınmış olarak mahşer halkına sunulacak. Haramlar ve helaller nasıl işlenmişse aynı ile fiilen gösterilecektir. Dünyada kimsenin bilmesini istemediğimiz gizli pislikler o gün alanen sergilenecek, suçlular mahşer halkının huzurunda rezil ve rüsva olacaklardır. Cehennem azabı da cabasıdır. Allah korusun. İşte kıyamet bunun için kopacak, herkes ettiğinin cezasını veya mükafatını cehennem ve cennet olarak bulacaktır. Onun için yüce Allah buyuruyor: “Herkesin dünyada iyilik ve kötülük olarak yaptıkları, ahirette, mahşerde, mizanda kendisine sunulacaktır. O gün insanlar yaptığı kötülüklerle arasında uzun bir mesafe olmasını isteyecektir. Allah sizi uyarıyor. Allah size çok şefkat ve merhamet etsin. (Ali İmran 30) Ve yine; Kehif suresi 49. ayette; O gün amel defteri ortaya konulacak. Nefes nefes işlediklerini göreceklerdir. Aman yarabbi, bu nasıl kitap, en ufak bir günahı da, büyüğünü de yazmış, Hiç es geçmemiş diye feryad edecekler ve kendilerine oku kitabını gör işlediklerini, o günkü hesap sana yeter, kim buna inanarak doğruyu seçmişse kendini kurtarmış, kim de nefsine esir olup gönlünce günaha batmışsa o da orada cezasını mutlak ve mutlak görecektir. (İsra suresi 14-15 ayetler)

İşte durum budur. Herkes kendi hesabını dünyada maliye memurları gelmeden yaptığı gibi yüce Allah’ın mutlak adaletinin tecelli edeceği korkunç hesap gününden önce, ahirete ait hesabını hemen burada hastalık ve ölüm gelmeden yapmalıdır.

Yüce Peygamber Hz. Muhammet S.AV. buyuruyor. “Nasibuu gable en tuhasebü” Allah sizi hesaba çekmeden siz kendinizi hesaba çekiniz ve mahşer halkının huzuruna boynu bükük değil, alnınız ak, yüzünüz pak olarak çıkınız. Nefsinizi ve neslinizi kurtarınız. Hiç kimse bu hesaptan asla kaçamaz. Şimdiden elde fırsat ve imkan varken tedbirinizi alınız. Allah’a hakiki kul olarak onun huzuruna çıkınız.

Ağaran saçlar, ağrıyan başlar, dökülen kaşlar ve dişler, bükülen beller, titreyen eller, solan güller, kırılan gönüller, fersiz gözler, tesirsiz sözler vaktin geldiğini haber veriyor. Ey insan, yüzü ak, gönlü pak huzura gitmek istersen, sana hesap sorulmadan sen kendi hesabını kendin yap. Gafletten uyan heman. Bizleri uyarıyor Hz. Yezdan.