Neden beğenilmek ister
insanoğlu?
Bu bir tutkudur! Tabiî ki beğenilen insan olmak güzeldir ama aşırısı insanı
beğenilmez bir hale de getirir.
Beğenilmek iyidir, hoştur ama bunu tevazu içinde karşılayabiliyorsa. O zaman
yücelir, yükselir ve kazançlı bile çıkar insan.
Bu beğenilme duygusu üstünlük taslamak içinse ve
“ben” deme gelmeye başlamışsa zihnine, hatta konuşmalarında ben diyorsa ve söze
ben diye başlıyorsa, benden iyi olmaz, olmamalı diye düşünmeye başlamışsa insan
çamura saplanmıştır, zor kurtarır kendini.
Kendini kurtaracak bir üstat bulamazsa veya kendini
terbiye edemezse küçülür insan, küçülür de, minnacık kalıverir.
Meşhur bir söz vardır, büyüklenme padişahım senden büyük Allah var, diye.
Herkes 9 ay 10 günlük doğar. Bazılarını şartlar yüceltir, bazılarını da ezer de
ezer. Siyahın beyaza beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük Allah rızasına
sahip olmaktır, üstünlük insan üstünlüğüdür.
Az yaşa çok yaşa nasılsa sonu ölüm değil mi? Sultan Süleyman’a kalmayan dünya
kime kalacak ki? Nasılsa ölüm kapıyı çalacak, ömür çatlak bardaktaki suya
benzer içsen de içmesen de tükenir derler ya işte böyle her saniye ölüme
yaklaştığımızı unutmamamız gerek.
Üstünlük güzelce ruhu teslim etmekte, defteri sağ
yanından verilenlerden olabilmektedir.
Yine bir insana iyi yaşadı, güzel bir hayatı geçti
demek için son ömrünü görmek lazım.
Nice zenginler, nice yazarlar, nice çok kıymetli mevki sahipleri ömürlerinin
sonunda yokluk, sefalet ve ızdırap içinde ruhlarını teslim etmişlerdir. Nice
zavallı gördüğümüz insanlar da ruhunu ne yüksek mertebelerde tamamlamıştır.
Ömür dediğin bir lamba gibidir. Her gün içindeki
gaz biraz daha azalır, gaz kalmayınca fitil yanar, lamba söner.
Mühim olan karanlıkta kalmamak Allahın rahmetiyle aydınlık ve güller açmış bir
mezara sahip olabilmektir.
Can vermek bazen çok kolay oluyor, Allah’ı anarken
bu esnada da ruh uçup Mevlaya varıyor. Bazen de çok zor oluyor günlerce emaneti
teslim edemiyor insan.
Beğenilme duygusu her insanda bulunan bir durumdur
ama bunun insanı insan yapan özelliklerini gölgede bırakmaması gerektiğini
bilmelidir insan.
Can verme deyince, bu tür düşünceler aklıma geldiği zaman ben hep, HAYVANLARI
BAYILTARAK KESME FİKRİNİ DAHA ÇOK DÜŞÜNMEYE BAŞLIYORUM.
Elinde bıçak, belinde satır hayvanı canavar sanan
kesiciler! Alacaksın canı, bari merhametli al. Gösterme elindeki o aletleri,
Sonra gözlerini bağla o hayvanın.
Ben bu hayvanı bayıltıp kesme mevzusunu Diyanet
İşleri Başkanlığına sordum ve gerekli fetvayı da aldım.
Benim soruma verilen cevabın özeti kısaca şöyle; hayvan nefes alıp veriyorsa
bayıltılarak kesilmesinde bir mahsur yoktur.
Ben de bu fetvaya istinaden bir kurban bayramında veteriner hekim getirttim ve
irice bir kurbanı çok kolayca kestirdim.
Önce bir iğne vuruldu, hayvan 10-12 dakika sonra bayıldı. Ayaklarını bağlamaya
bile ihtiyaç yoktu ama ihtiyaten bağladılar. Çok da kolay kestiler. Orada
bulunanlarla hayvanın da acıyı en az bir şekilde duyduğunu konuştuk. Kesimi
yapan kasap ta bu işten çok memnun oldu.
Ben bu konuyu yazılarımda birkaç defa daha yazdım fakat belediyemiz ve Diyanet
İşleri Başkanlığı üzerinde durmadı.
Ben vazifemi yaptım vebali yetkililere. Tırnağı derin kesilince doktora
koşanlara bu yazı ilham verir inşallah.
Saygı ve sevgilerimle.