Dünyada uygulanan eğitim sistemlerinin iki temel amacı vardır. Bunlar da;

1.Bireyi hayata hazırlamak.

2.Bireyi sınava hazırlamak olarak şekillenmiştir.

Ülkelerde uygulanan eğitim sistemleri bu iki amaçtan yalnızca birini gerçekleştirmeye yönelik olarak planlanır. Yani o ülkenin siyasi yöneticileri (ne yazık ki eğitimcileri değil) yönettikleri insanlarda görmeyi istedikleri özellikleri vermeyi amaçlayan eğitim sistemini alıp planlamasını yapar ve uygular.

Bizdeki sistemin öğrenciyi sınava hazırlamaya yönelik olduğu apaçık ortada. Bu konuda devleti suçlamak da yanlış olur. Çünkü aileler olarak biz de aynı şeylerin peşindeyiz. Çocuktan beklediğimiz tek bir şey var o da sınavda en yüksek notu ya da puanı alması; gerisi bizi hiç mi hiç ilgilendirmez. O nedenledir ki, çok yüksek puanlarla ve derecelerle okul bitiren gençlerimiz karşınıza geçtiğinde iki çift lafı bir araya getiremez, kem küm edip durur. Derslerde verilenler hakkında çok derin bilgiye sahiptir ama hayat becerisi sıfırdır. Öyle ki, 7. sınıfta okuyan kız çocuğunun “ben ekmeğin ağaçta yetiştiğini sanıyordum” dediğine, bir başkasının da “Bu leblebileri ağaçtan nasıl topluyorlar?” sorusuna bizzat şahit olmuşumdur.

Başka bir yaşanmışlık örneği vereyim: Dershanede İlköğretim Rehberliği yaptığım dönemde bir anne oğlunun kendisini bilgisayar zannettiğini söyleyip benden yardım istedi. Çocuğu çağırıp annenin sözlerini aktardığımda ise aynen şunları söyledi: - “Evet, ben bir bilgisayarım. Öğrendiğim bilgileri ya da gördüklerimi gözlerimle fotoğrafını çekip beynimdeki çiplere yerleştirir, gerekli olunca da oradan çıkarır kullanırım. Bu nedenle de asla unutmam ve yanlış yapmam.”

Kendisine bunun yanlış olduğunu, insan olarak öğrendiklerimizin büyük bir bölümünü unuttuğumuzu hatta yenilerine yer açmak için unutmak zorunda olduğumuzu anlatsam da işe yaramadı. O zaman da aklıma başka bir yol geldi. Tam karşısındaki duvarda “Türkiye Bölgeler Haritası” asılıydı. Ona:

-“ Şu haritaya iyi bak. Gözlerinle de fotoğrafını çekip beynindeki çiplere yerleştir. Çünkü az sonra haritayı ters çevirip sana oradan 4 tane soru soracağım. Yanıtlarını “evet” ya da “hayır” şeklinde şu kâğıda yazdıktan sonra haritayı çevirip sonuçları birlikte kontrol edeceğiz.” dedim.

Büyük bir hevesle “tamam” diyerek haritayı incelemeye başladı ve kısa süre sonra da “tamam, çevirebilirsiniz” dedi. Ben de haritayı çevirip sırasıyla şu soruları sordum:

1. Marmara Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi sınır komşusu mudur?

2. Doğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi sınır komşusu mudur?

3. Karadeniz Bölgesi ile Ege Bölgesi sınır komşusu mudur?

4. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi sınır komşusu mudur?

Daha ilk soruyu sorduğumda yüzündeki kendine güven duygusu kaybolmuş, biraz ürkekleşmişti. Sonra da bu ürkeklik yerini belli etmek istemediği paniğe bıraktı. Verdiğim kâğıda “evet” ya da “hayır” şeklinde yanıtlarını yazınca haritayı eski durumuna getirdim. Büyük bir hevesle haritaya bakar bakmaz birdenbire yüzünün şekli değişti ve feryat figan ağlamaya başladı. Aynı zamanda da “Ben bu hatayı nasıl yaparım?” diye söyleniyordu. Önündeki kâğıda göz attığımda iki doğru iki de yanlışı olduğunu gördüm ve bir süre sakinleşmesini bekledikten sonra şunları söyledim:

-“ Gördüğün gibi biz bilgisayar değil, insanız. Bu nedenle de algılama şeklimiz çok farklı. Hatayı yapar, bundan ders çıkarıp aynısını bir daha yapmamaya çalışırız. Öğrenme dediğimiz de bu olsa gerek. Bilgisayarda öğrenme değil, depolama söz konusudur. Kendisine verilen her bilgi bizim onu daha önce programladığımız biçimde algılanır ve depolanır. O, bizim istemediğimiz hiçbir şeyi kendi başına öğrenemez. Tecrübe-deneyim dediğimiz gelişme bilgisayarda yoktur; yalnızca sen verirsen alır. Bu nedenle de hem insan olduğun için hem de zamanla kendi kendini geliştirebileceğin için gurur duyabilirsin.”

Şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu ama insan olduğuna da ikna olmuşa benziyordu. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Annesi de peşinden gitmek için telaşla ayağa kalktığı sırada yeniden kapıdan başını uzatarak “teşekkür ederim öğretmenim.” dedi. O günden sonra da zaman zaman yanıma uğrayıp sohbet etti. Bu çocuk belki uç bir örnekti ama bunları ortaya çıkaran bizim ezberci sistemimizdi.

Peki, dünyadaki bütün ülkeler de bizim gibi her şeyi öğretmeyi düşünerek çocuğu sınava hazırlamayı mı amaç ediniyor? Tabii ki hayır. Onların amacı yaşam boyu kendisine gerekli bilgi ve donanımı edinen ve bunları kullanabilen bireyler yetiştirmek. Yani, tarih öğretmeni olacak bireye kimyadan periyodik cetveli ezberletmiyorlar ya da mühendislik okuyacak kişinin 1402 Ankara Savaşı’nın Timur’la Yıldırım Bayezid arasında olduğunu bilmesi gerekmiyor.

Ne zaman ki politikacılarımız koyun yerine insanları yönettiğini kabul ederse, işte o zaman eğitim sistemimiz de buna göre şekillenir ve yukarıdaki uç örneklerle karşılaşmayız.

Umut fakirin ekmeği; Ye Mehmet ye!

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin. HUANG-ÇE

•Eğitimle olabilecek şeyi, kanunla yapmaya çalışmamalıdır. MONTESQUİEU SHA'RA LEV

•İşleriniz iyi gidiyorsa eğitim bütçenizi iki katına çıkarın, işleriniz kötü gidiyorsa dört katına. PETERS

•Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. HZ. ALİ

•Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cehaletin bedelini hesaplayın. SOKRATES