Şimdi aile yapısı, devamı ve huzurunu simgeleyen bazı özlü sözlerle konuya ışık tutalım:
1.Kusursuz ev arayan evsiz, kusursuz yar arayan yarsız kalır, dikensiz gül arayan da gülsüz kalır.
2.Evlilikte geçim sağlayamayan ve ayrılan eşler, kötü huylarını değiştirmedikçe kaderleri değişmez. Sadece yastıkları değişir.
3.Garip kuşun yuvasını Allah yapar, ev alana evlenene Allah yardım eder.
4.Evlilik kutsal bir davadır. Bu davada iki haklı olmaz. Fakat haklı olan da kusursuz değildir.
5.Allah bir hanımla bir eşle yaşamayı emreder. Onun için iki hanım püsküllü beladır.
6.Bir aile yuvasını yönetmek bir devleti yönetmekten daha zordur.
7.Nikahlı yaşamak zırha bürünmektir. Bekarın yakasını bit, parasını it yer. Evlen de kurtul.
8.Evlilikte de öfke ufak bir kıvılcım gibidir. Büyük yangınlar ufak kıvılcımlardan çıkar. Bu yangının suyu ise gülümseme ile öfkeyi söndürmektir. Gülümseme taşan süte su katmaya benzer. Gazabı söndürür.
9.Ey ahali denenmiş ve sınanmıştır. Erken gelen yazdan, fedakar olmayan yardan, akordu bozuk sazdan, başına buyruk kızdan sakının. Ağustos’ta ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan, zamansız oğul veren arıdan hayır gelmez demişlerdir.
Şimdi, mutlu aile ve huzurlu toplum için eşlerin davranışlarını örnekleyen Nasrettin Hoca fıkraları ve hikayeleri ile konuyu daha da somutlaştıralım:
“Nasrettin Hoca’nın hanımı içten içe hocaya kızıyor. Belli etmeden bu kızgınlığını gidermek için bir gün sıcak çorbayı sofraya koyuyor ve hocadan önce az bir kaşık çorbayı ağzına alıyor. Ateş gibi sıcak olan çorba hanımın ağzını kavuruyor, gözlerinden yaşlar akıyor. Durumu seyreden hoca efendi hiçbir şey yokmuş gibi hanımına soruyor. Hanımefendi neden ağlıyorsun. Hanım da gerçek sebebi gizleyerek rahmetli annem aklıma geldi, çorbayı çok severdi. Şimdi aramızda olsaydı o da yerdi. Üzüntümden ağlıyorum diyor. Bunun üzerine Nasrettin Hoca da sıcak çorbadan bir kaşık alıyor. Ağzı yanıyor. Onun da gözlerinden yaşlar akıyor. Bu kez hanımı, hocaya soruyor, en niye ağlıyorsun, diye. Hoca, ben de anana ağlıyorum. Peki niye? diyen hanımına; Niye olsun, kendi öldü gitti, senin gibi bir belayı başıma musallat eti, onun için ağlıyorum, diyor.
Hanımının bir kusurunu bulamayan Nasrettin Hoca, ağustos ayında harman zamanı sıcakta tarlaya gür bir ateş yakıyor ve ısınmaya başlıyor. Durumu gören hanımı, ne yapıyorsun hoca, bu sıcakta ateş yakılır mı, diyeceği yerde, ateşin başına geçiyor, o da ısınmaya başlıyor ve canını sevdiğimin ateşi; kışın başka bir zevki var ısınmanın, yazın daha başka oluyor. Oooh. Kocacığım eline sağlık, ne de iyi yapmışsın, diyor. Hocanın hanımını azarlamak için hazırladığı bahane boşa çıkıyor.
Buna benzer aile fıkraları pek çoktur. Biz ikisini anlatmakla yetindik.
Aşık Mahsuni’den; “Yuvada Eşler” şiiri ve ondan sonra “Kızıma ve Oğluma Öğütler” şiirleri ile ailede mutluluk ve huzuru anlattığımız “mutlu aile, huzurlu toplum” yazımızı sonlandırıyoruz.

YUVADA EŞLER
Eya canlar şu dünyada
Erkek yolcu, kadın yoldur.
Nazenin bir bahçe imiş,
Erkek bülbül, kadın güldür.

Güneş doğdu sanma aşmaz,
Gerçekler yurdundan şaşmaz.
Erkekler boşuna çalışmaz
Biri arı biri baldır.

Bu dünyada neler çektim,
Dertlerime boyun büktüm,
Bir bahçeye fidan diktim,
Erkek fidan, kadın daldır.

Ben nereden oldum aşık,
Neden işlerim dolaşık,
Kadın evde bir nur-ışık,
Erkek lamba, kadın yağdır.

Hiç kimseye sen hor bakma
Hiç kimsenin kalbini yıkma
Yuvalar hep bal petektir
Sakın bala zehir katma.
Hoşgörüyü terkederek
Sakın ha yuvanı yıkma.
(Aşık Mahzuni)

KIZIMA NASİHAT
Telinle duvağınla güle güle git,
Kirpiklerinde yaşlar kalmasın kızım
Mutluluk yolunda aheste yürü
Gözlerin arkada kalmasın kızım.

Böyledir kuluna takdiri hakkın
Gözden ırak isen de gönülden yakın,
Evden uçtum diye üzülme sakın
Dalında güllerin solmasın kızım.

Kurduğun yuvanda mes’ud olasın
Türlü nimetleri orda bulasın
Etrafında dallar kökler salasın
Kuyunu kazanlar olmasın kızım.

Eşine sahip ol ele bakmasın
İşine sahip ol ateş yakmasın
Aşına sahip ol itler kapmasın
Dünya ve ukbada mutlu ol kızım.

Beyinin babası senin babandır
Eşinin anası senin anandır
Akraba dostları sana canandır
Sakın bu öğüdü unutma kızım.

Edep ve haya güzelliğindir
Ahlak ve fazilet özelliğindir
Bir ömür boyu mutlu olasın
Öğüdü hatırdan çıkarma kızım.
(Fikrettin Çıplak)
OĞLUMA NASİHAT
Ailen bir güldür soldurma oğlum
Elalemi kendine güldürme oğlum
Ömür bazen safa bazen cefadır
Hayat yolu budur unutma oğlum.

Gelinim emanettir gözet hakkını
Sevgi, saygı, sadakatle koru tahtını
Rabbim açık tutsun daim bahtını
Mutlu ol yuvanda sevgili oğlum.

Hakkın emrini tutarak yürü
Sadakat esastır unutma bunu
Gözünü haramdan her an uzak tut
Peygamber öğüdün unutma oğlum.

Dıştaki işleri eve taşıma
İş açarsın sonra dertsiz başına
Acı katmış olursun tatlı aşına
Öfke ve stresten uzak dur oğlum.

Her daim güleryüz sıfatın olsun
Aile yuvanız nur ile dolsun
Hem kız hemi de erkek çocuğun olsun
Duam sizinledir bilesin oğlum.

İyi günde kötü günde birlikte olun
Çilesi pek çoktur bu uzun yolun
Hem elindir hem ayağın hemi de kolun
Hanımın canındır incitme oğlum

Şefkat ve merhamet ahlakın olsun
Yuvanız helal lokmayla dolsun
Huzurlu yuvanız mübarek olsun
Çalışıp çabala mutlu ol oğlum.

Bu öğüdümü unutma sakın
Edep altın kolye her daim takın
Gece gündüz çalış Allah’a güven
Yardımı yakındır cenabı hakkın.

Evlilik yuvası kutsal yuvadır
Yarısı sefaysa yarı cefadır
Mutluluğun anahtarı vefadır
Yuvada sadakat esastır oğlum.

Güleryüzlü tatlı dilli olursan eğer
Yuvanın külfeti çekmeye değer
Gülümseme öfkeyi kapıdan kovar
Hoşgörü rehberin olsun be oğlum.

Son sözü söylüyom unutma sakın
İçerde dışarda edebin takın
Emri iladir cenabı hakkın
İhmal etme bunu, tutasın oğlum.
(Fikrettin Çıplak)