Yaşam bir şekilde devam ediyor ama bazı hayat tarzları da değişiyor.

Hani, çağdaş bir dünyada, çağdaş yaşamın nimetlerinden yararlanmak için gelecek kurgulanır ya…

Teknolojik yeniliklere açık olma, onları edinme ve ayak uydurma…

Ev sahibi olma…

İlerisi, buna yazlık ev ekleme hayali…

Araç edinmek…

Hatta en son modeline binebilmek...

Çağımız “çağdaş nimetlerden yararlanma” yarışına tanık oluyor…

Afrika’da henüz açlık nedeniyle çocuk ölümlerinin önü alınamazken, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu hazin tablolar kimsenin umuruna bile değil.

Çağdaş seviyeye yükselme yarışı devam ediyor.

Ve her ülke kendine göre bir yaşam düzeyi hedefliyor.

Bazı ülkelerde ise ileriye işleyen zamana rağmen, geriye gidişler olabilir.

Çağın nimetleri, çağdaş olanak ve yenilikler bazen çağın gerisine itiyor insanoğlunu…

Tıpkı bizde olduğu gibi…

Düne kadar her şeyimiz vardı diyelim…

Ancak Kovit-19 aramıza girmeden yıllar önce ekonomimizde bozulmalar başladı.

Geriye gidiş işaretleri görüldü.

Kazandığımızdan fazla harcamaya yöneldik.

İçerdeki harcamalarda ipin ucunu kaçırdık…

Keşke onunla kalınsaydı.

Dışarda düşman edinme yanlışına girildi…

“Stratejik derinlik” Suriye çıkmazına soktu ülkemizi…

Irak ile zaten “nane molla” bir ilişkimiz vardı…

Daha sonra Mısır ile ayrılık rüzgarları esti. Sisi ile “düşman kardeşler”i  oynamaya başladık.

İsrail ile ipler kopunca, Yunanistan ile “eski defterler” gündeme geldi.

Ardından Akdeniz’de petrol kavgası patlak verdi ve paylaşım satrancı önümüze geldi.

Suudiler-Birleşik Arap Emirlikleri-Fransa derken dört yanımız düşmanla çevrili duruma sokulduk…

Bu kez dış harcamalar artmaya, yani savunma ayrılan bütçe bozulmaya başladı…

Demem o ki, çağdaş bir dünyada yaşıyoruz.

Yıllar içinde tam bir ekonomik krizin göbeğine saplandık.

Corona tüm ülkeleri sarsarken, bizdeki ekonomi bozulması yaşadığımız krizin tuzu-biberi haline geldi.

Ucuz devlet bankası kredileriyle..

İkinci el ev satışları tavan yapıyor.

İkinci el araba satışlarında rekorlar kırılıyor.

Halk, TV’sini, buzdolabını, çamaşır makinasını, ütüsünü, mobilyasını bu ucuz kredi ve 15 yıl vade ile borçlanarak ediniyor.

Sonunda devlet bankalarının kaynakları tükendi ve şimdi sıra geldi çok akıllı, normal akıllı ve sıradan  cep telefonlarına…

Akıllı telefonların yenileri yerine eskilerinin alınması için Saray’ın uzmanları  ve Sanayi Bakanlığı mucitleri yeni bir formül buldu…

“Türkiye’de ihtiyaçtan fazla ikinci el telefon var. Bunlarını getirin devlete , biz yenileyelim. Sonra  tamir edilmiş bu ikinci el telefonları halkımız güle güle kullansın.”

Buyurun telefonda ikinci ele…

Yani bu şu demek “Taş bitti, inşaata paydos”

İkinci el ev satışından…

İkinci el arabaya…

Şimdi de ikinci el telefona…

Hani geçenlerde ekonomik krize karşı “Buzdolabı satışlarında rekorlar kırdık” diyen sayın Erdoğan’ın buzdolapları bile yakında  ikinci ele düşerse şaşmayalım.

Özetle “Sen maaşını dolarla mı alıyorsun arkadaş?” diyen Hazine ve Maliye Bakanı Damat beye şimdi biz soralım:

“Sen birinci el akılı cep telefonları, düne kadar TL ile mi alıyordun da, şimdi ikinci ele düştük?”

Dolar suyunu çekti.

Birinci el cep telefonu dahi ithal edemez duruma geldik adeta.

Sırada, sakın dizüstü bilgisayarları olmasın?

Daha sonra da tabletler…

Tabletleri hangileri izleyecek bilemeyiz.

Bildiğimiz tek şey var…

Sonunda ülkemde “Müstamel Hayat” a geçişi sağladılar.

Yani “Kullanılmış” yaşama…

Selam, “Kullanılmış ve Eskimiş Dönem”, merhaba…