Mustafa Oktay.

Türkler Güzel Sanatlar Lisesi’nde görsel sanatlar öğretmeni.

Heykeltıraş ve ressam.

Doğasever ve çevreci.

Üretmek için yaratılmış bir sanat sevdalısı,

Ve derneğimizin üyesi.

Bunlar yasal unvanları.

… …

Ve benim hemşerim, dostum ve kuzenim

Adam gibi adam.

Bunlar da diğer unvanları.

Alanya Turizm Festivali nedeniyle, ALÇED olarak, Mustafa Oktay Hocamızın atık malzemelerden yaptığı eserlerle katıldık etkinliğe.

… …

Hocamızın eserleri, beklentilerimizin üzerinde ilgi gördü.

Her malzeme atık değildir.

İstenirse, atık denen, atık sanılan her malzeme yeniden değerlendirilebilir; yeniden insanlığın hizmetine sunulabilir.

Mustafa Oktay Hocam, atık malzemelerden yaptığı eserleriyle bunu kanıtladı.

Biz Türkler, henüz bunun bilincinde değiliz ama yabancı konuklarımız bunun bilincinde…

Mustafa Oktay Hoca, özellikle yabancı konukların takdirlerine mazhar oldu.

Yabancı konuklar, bu eserlerin içinde özellikle “yunuslar” ve “turnaların dansı” heykellerine, takdirlerini belirtti.

Bir yabancı konuk, “Bu turnaların, özelliğini biliyor, tanıyor musunuz?” diye sordu.

Verdiğimiz yanıtlar, kendisini tatmin etmeyince de; kendisi anlattı.

Öyle candan, öyle içten anlattı ki; her şeyi bırakıp, uzun, uzun dinledik kendisini…

Derneğimiz Yönetim Kurulu Üyesi Emel Yetkin, anlatılanları tercüme ettikçe; o yabancı konuğa ilgimiz giderek arttı.

… …

“ …Turnalar uzun bacaklı, uzun boyunlu, büyük ve zarif bir kuştur. Gaga, boyun ve kanatlar uzun, kuyrukları kısadır. Kuyruk tüyleri kabarık ve süslüdür. (Sanatçımız, turna heykeliyle, bunu çok güzel belirlemiş.)

Siz Türklerin inanışlarına göre turnalar; uğur, bereket, mutluluk ve refahın simgesi olan kutsal hayvanlar sayıldığı gibi, saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, vefanın, sadakatin, sabrın, sevginin, onurun, özgürlüğün de simgesidirler.

Bu nedenle insanlar, bilinçli avcılar genelde turnalara dokunmazlar, yuvalarını bozmaz ve kanını döküp onları yaralamazlar.”dedi.

* * *

Bir yabancının, pek çok insanımızın bilmediği bu özelliğimizi bilmesi ve bize, bizi anlatması, bizi çok şaşırttı ve çok duygulandırdı.

Bu yabancı konuğumuzu ağzımız açık dinledik.

Yabancı konuk, bizlerden böyle bir ilgi görünce anlatmaya devam etti.

… …

“Turnalar, çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir yaşam sürdürürler. Gururlarına düşkün, son derece sade bir yaşam biçimleri vardır. Yuvalarını diğerlerinden ayrı tutarlar.

Eğer turnaların eşleri ölürse bir daha asla ve asla eşleşmezler. Turnalar, sevgide bağlılık, dostlukta sebat, sadakat ve vefanın en güzel örneği sayılırlar.

Başka bir kaynağa, söyleme ve araştırmaya göre turnalar, yüz yıla kadar yaşayabiliyor.

Yaşlılıkta anne ve babalarına da bakarlar. Onların gereksinimlerini giderirler. Eğer bir avcı turnalardan birini vurursa, diğer eş yaşama kahreder, ölümü tercih eder, gider kendisini suya bırakır. Bu sebeple avcılardan çok korkarlar, tedirgin yaşarlar.

(…)

Turnaların yaşam biçimi ve uçuşlarında hiyerarşik bir düzen vardır.

V harfi şeklinde uçarlar. En önde, en tecrübeli ve sevilen, saygı duyulan turna uçar.

Hiçbirisi o tecrübeli turnayı asla ve asla geçmez.

Tecrübe durumuna göre diğerleri peş peşe sıralanır.”

… …

Ve daha bir dolu şey anlattı.

Öyle etkilendim, öyle duygulandım ki; kalktım o turna heykellerine sarıldım.

Sonra da döndüm arkadaşlarıma, dedim ki; “Demek ki neymiş baylar, bayanlar; ‘kuş’ deyip, ‘turna’ deyip, geçmemek gerekiyormuş.

* * *

Sağ ol, var ol Mustafa Oktay Hocam.

Gururumuz oldunuz.

ALÇED olarak size teşekkür ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz.