Belki de bu sezon ilk kez bir maç öncesinde favori değildik. En azından bana göre öyleydi. Maça giderken, bir dostum aradı. “Yener miyiz?” diye sordu. Ona da söyledim. Sonuç ne olur bilemem ama, maçın favorisi Ergene Velimeşe dedim. Şaşırdı, şaka yaptığımı sandı. İzah edince, “Vay be, o noktaya geldik, öyle mi?” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

Esame listeleri açıklandığında, Çorum FK’nın kadrosunda 16 futbolcunun olduğunu görünce, üzüntüm ve umutlarım iyice azaldı. Hele, değişiklik noktasında hamle şansı hiç yoktu. Buna karşılık, “kafası karışık” diye oynamayan Hasan’ı tribünde otururken görünce, yine aynı gerekçelerle Umut ve Mehmet Gürkan’ın kadroda olmadıkları aklıma gelince “Bunların sadece adı profesyonel” demekten kendimi alamadım.

Maçın ilk bölümlerinde, “Bu 7 numara başımıza iş açacak” dedikten birkaç dakika sonra, o 7 numaralı İbrahim Fatih Dilek’in golü geldi. Ardından, sonrasında hiç görmediğimiz Burak Çalık harika bir golle bizi yeniden umutlandırdı.

İlk yarının son dakikalarında, Mehmet Akyüz’ün gol vuruşu yapmak yerine topu aldığı Burak’a geri vermesiyle, geleceğe dair tüm umutlarım yerle bir oldu. Birkaç dakika sonra da, sezon başında Çorum FK’nın transfer listesinde yer alan Oğuzhan Akgün’ün golü geldi. Tam ilk yarı biterken, 45+’da gelen bu gol, maçın da kırılma anıydı.

İkinci yarıda ne olur diye düşüneyim derken, Müslüm Baba’nın “Ben hep yenilmeye mahkûm muyum” şarkısı yankılandı stat hoparlörlerinden. İçimdeki umutsuzluk kat be kat arttı, vazgeçtim umut etmekten.

İkinci yarıda, iki takım da ilk yarıdaki oyunlarının çok uzağındaydı. Ne Çorum FK’nın puan için gerekli golü atacak mecali, ne de Ergene’nin farka gidecek bir görüntüsü vardı. Zaten başka da gol olmadı.

Tamamen kaderine terk edilmiş, kocaman bir takımın mum gibi eriyişine tanıklık ediyoruz bugünlerde. Herkes sessiz, kafasını kuma gömmüş. Tribünler bile bomboş, amigolar dahi tele çıkmamış… Tribünlerdeki atmosfer, aslında Çorum FK’nın içerisinde bulunduğu durumun resmiydi.

Daha 1 ay öncesine kadar 1.Lig hayalleri kurarken, bugün “düşer miyiz?” endişesindeyiz. Bundan sonra ne olur bilemeyiz. Ama, bu dağılmışlığın toparlanması çok zor görünüyor.