Merak ettim, internetten araştırdım. Dünyada kaç Müslüman devlet var diye...

Son durumda dünyada 63 Müslüman devlet görünmektedir. Ancak İslam konferansı örgütünün üye sayısı 57'dir. Ve dünya nüfusunun % 23'ü yani 1,6 milyarı Müslüman'dır. Dünya nüfusu ise 7 milyara dayanmış durumdadır.

Bu 57 devletin 27'si Asya'da, 27'si Afrika'da, l'i Avrupa'da ve 2'si Güney Amerika'dadır.

Bu 57 devletin 22'si Arap, 7'si Türk kökenlidir. Ve Müslüman nüfusun 400 milyondan fazlası bu ülkelerdedir.

Bu 57 ülkenin büyük çoğunluğu, özellikle Araplar başta olmak üzere Batı'nın sömürgesi olmuşlardır. Türkiye bir istisnadır.

Büyük çoğunluğunun yöneticileri, Batı'nın, özellikle de ABD'nin işbirlikçisi olmuştur. İşbirlikçi olmayanlar ve eskimiş yöneticiler ya tasfiye edilmiş ya da imha edilmiştir.

Bu ülkelerin büyük çoğunluğunda darbeler olmuştur. Adeta tarihleri darbelerden ibarettir diyebiliriz. İşte Irak, işte Suriye, işte İran, işte Pakistan... Hatta Türkiye.

Bu 57 ülke, Batı'yla yarışacak hiçbir teknoloji üretememiştir.

57'sinde de, milli bir ekonomi ve milli bir siyaset yoktur.

57'sinin de ordusu, adeta Batılı silah tekellerinin silah pazarı olmuştur.

57'sinde de milli kaynaklar, emperyal tekellere çar çur edilmiştir.

57'si de Batı ürünlerinin tüketim pazarı olmuştur.

Toplam nüfusu 1,6 milyar olan bu 57 Müslüman devletin BM'de hiçbir ağırlığı yoktur.

Ne  Türk  devletlerinde  ne  de  Arap  devletlerinde tam  bir  dayanışma yoktur.

Özellikle Arap devletlerinin tümü birbirine düşmandır.

14 milyon kilometrekareye oturmuş, 340 milyonluk koca Arap dünyası, İsrail ile yaptığı her savaşta kaybetmiştir.

Yine koca Arap dünyası, hiçbir zaman mazlum Filistin halkına içtenlikle sahip çıkmamıştır.

Bu 57 Müslüman devletin, Türkiye hariç hiçbiri KKTC'ni tanımamıştır.

Bütün Müslüman devletler; Afganistan'ın, Irak'ın işgaline seyirci kalmış hatta işgalci güçlerin yanında yer almışlardır. Buna Türkiye de dahildir.

Bütün Müslüman devletler; Libya'nın yerle bir edilmesine seyirci kalmış, ses çıkarmamış, hatta içten sevinmişlerdir.

Bugün de aynıdır. 3 Temmuz 2013 günü Mısır'da darbe yapılmış, Arap dünyası neredeyse zil takıp oynar olmuştur. Darbecileri ilk kutlayan yine Arap devletleri olmuştur. Suudi Arabistan ve B.A.E. başta olmak üzere.

Yine de Türkiye, siyasi bir ittifakla bu darbeyi kınar olmuştur.

Elbette Irak'ın, Libya'nın, Afganistan'ın yerle bir edilmesine seyirci kalan; Irak'ın işgalinde ABD askerlerine topraklarını açan bu ülkelerden demokrat bir çıkış beklenebilir mi?

Irak işgal edilirken; direnen Irak halkına yardımcı olması gerekirken, ABD askerlerinin tuvaletlerini ve suyunu taşıyanlardan, Mısır'daki darbeyi kınamak beklenebilir mi?

Oysaki hiçbir darbe, demokrasi inşa edemez, edememiştir. Hiçbir darbe, bölgedeki emperyal güçten izin almadan yapılamaz, yapılmamıştır Daha açık ifade edilirse Batı'nın pazarı olan, ordusu ABD'nin verdiği silahlarla donatılan bir ülkede, ABD çıkarlarına uymayan bir darbe yapılamaz, yapılmamıştır.

Peki, Mısır'daki bu darbenin amacı nedir?

Elbette gerçek bir demokrasiyi inşa etmek değildir. Buna inananlar, 12 Eylül darbesini çiçeklerle karşılayanlar; halk cezaevlerine doldurulurken, darbecileri kutlayarak teşekkürlerini sunanlardır.

Bilinmelidir ki, Mısır Arap dünyasının amiral gemisidir. Mısır'ın dizayn edilmesi, bölge politikalarını belirleyen ABD açısından çok önemlidir. Özellikle Filistin davasına açık yaklaşım, İran'a sıcak yaklaşım, İsrail politikalarında değişimin sinyalleri, geniş bir halk tabanı olan “Müslüman Kardeşlerin terbiye edilmesini” (!) gerekli kılmaktadır.

Ayrıca 33 yıllık totaliter Mübarek rejimine karşılık yükselen halk hareketi, "Müslüman Kardeşler" iktidarına karşı da yükseliyordu. Yükselen bu halk hareketinin ise özellikle terbiye edilmesi (!) gerekiyordu. Çünkü Mısır'daki demokratik bir değişim, tüm Körfezi sarabilirdi.

İşte bu terbiye etmeyi ordu yapacaktır.

Yani Mısır'daki darbe:

-Gelişebilecek İsrail karşıtlığını kırmaktır.

-Daha da önemlisi. Tahrir Meydanında özgürlük ve demokrasi talebiyle ayağa kalkmış halkın, ete-kemiğe bürünüp siyasal bir kimlik kazanmasının önüne geçmektir. Yükselen demokrasi mücadelesini, sistemin kontrol alanına çekmektir.

Ancak içi özgürlük ve demokrasi rüzgârıyla dolmuş Mısır halkını terbiye etmek(!) zor olacaktır.

Görünen budur. Ve de bunun başka bir izahı yoktur.