ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ

Çetin Altan, yıllardır dilinden düşürmez “mesleksiz toplum” diye…

Bir insanın, en azından bir becerisi, iyi yaptığı bir iş olması gerektiğini savunur.

“Mesela” der, “bizim Osman kuru fasulyeyi iyi yapar.”

Üstadın yazlığı Köyceğiz’de ya, Osman’ın yeri de, Köyceğiz ile Gökova arasında, ana yol üzerinde.

Tabelasında “Aydınlar Kebap ve Pide Salonu” yazan salaş bir yerdi Osman’ın yeri. Sonradan yolun karşısına daha lüks, gösterişli bir lokanta yaptı.

Osman’ın yaptığı kuru fasulyenin özelliği, hiç et konulmadan, zeytinyağı ile, toprak kaplarda fırınlanarak yapılmasıydı ve gerçekten harika bir lezzetti.

Çetin Altan onlarca kez Osman’dan bahsetmişti yazılarında ve Osman da bunları çerçeveletip asmıştı.

Osman’ın güzel kuru fasulye yapmak gibi bir becerisi vardı…

Ya bizim iş arayan gençlerimizin ne becerileri var?...

Sorsanız “Ne iş olsa yaparım abi” derler.

Aslında bu, “elimden bir şey gelmez”in itirafı gibidir.

Çorum Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Başaranhıncal’ın önceki gün yerel gazetelere yansıyan “Sorunumuz işsizlik değil mesleksizlik” sözü, adaşı Çetin Altan’ın “mesleksiz toplum” yargılamasını ve kuru fasulyeci Osman güzellemesini anımsattı.

Gerçekten de, bir yanda işsiz yığınlar, diğer yanda yerel gazetelerimizden hiç düşmeyen “eleman aranıyor” ilanları…

İş arayanların doğru-dürüst mesleği yok, eleman arayanların da aradığı nitelikleri taşıyan “vasıflı” insan ortada yok.

Ülkemizde, lise, önlisans ve lisans düzeyinde “güya” meslek eğitimi veren onca okul, üniversite var, ama eğitim-öğretim gördüğü dalda gerçekten “yetişmiş” olarak hayata atılanların oranı alabildiğine düşük.

“Mesleksiz toplum” olgusunu değerlendirirken, herhalde en başta “eğitim kalitesi”ni yargılamak gerekiyor.

Bunca yıl eğitim verip, gençlerimize nasıl meslek öğretemeden diploma vermeyi becerebildiğimizi masaya yatırmak gerekiyor.

Geçmişte, ortaokul ve lisede 6 yıl İngilizce dersi okutup, “yes-no”dan başka şey öğretemeyişimiz gibi…

*     *     *

Bu yazıyı “Çalışan Gazeteciler Günü”nde kaleme alıyoruz.

Gazeteci diye geçinenlerden kaçı gerçekten “gazeteci”, bunu da hiç düşündünüz mü?

Haber metinlerini dikkatlice okursanız, bu konuda da fikir sahibi olabilirsiniz.

Üzücü, ama ne yazık ki böyle…

Rahmetli Şinasi Nahit Berker, “Gazeteci olunmaz, doğulur” demişti.

Demek ki az doğuyor.

Bizdeki gazetecilik eğitimi de, gençleri sonradan “gazeteci” yapamıyor.

Birazcık yeteneği olan, biraz da gayret gösteren bu alanda bir şeyler yapıyor.

Gerisi hikâye…

Yine de tüm basın emekçilerinin bu anlamlı günü kutlu olsun. 

ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ