1930 yılının 23 Aralık günü, Türkiye Cumhuriyet Tarihine kara bir sayfa olarak geçen “Menemen” olayının yaşandığı gündür!

1930 yılının Aralık ayında İzmir'in ilçesi Menemen civarında doğal olmayan bir hareketlilik başlar...

İzmir’in ilçesi Menemen’e gelen Giritli Mehmet ve 5 arkadaşı, ceplerindeki bıçakları bileyip, öfkelerini yükselterek, sabahı beklemeye koyuldular. Gün ağarırken, vaktin geldiğine inanarak, yeşil sancağı alarak, “Müslüman’ım diyen, sancağımızın altına gelsin!” diyerek, halkı kışkırtmaya ve korkutmaya başladılar... Bu gözü dönmüş gericiler, şeriat istiyor, henüz 7 yıl önce ilan edilmiş Cumhuriyet’e başkaldırıyordu!

Kimdi bu insanlar?

Bu kişiler merkezi İstanbul’da olan sözde Nakşî şeyhi Esat Efendinin, müritleriydi…

İlçenin meydanında bu durumu gören Menemen Posta Müdürü Hüseyin Sabri Bey, durumu alaya ve Ankara’ya bildirdi. Bu bildirimden sonra alaydan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, bir manga askerle olay yerine geldi...

İsyancı başı Mehmet ve arkadaşları ile karşı karşıya gelen Kubilay isyancılar arasına girerek onları ikna etmeye çalışır. Mücadele sırasında, Kubilay bacağından yaralanır. Bunu gören askerler, ellerinde bulunan tatbikat mermileriyle ateş ederler. Tatbikat mermilerinden etkilenmeyen isyancı Mehmet, büsbütün çıldırarak,“görüyorsunuz, bana kurşun işlemiyor!” diyerek bağırır. Menemenliler şaşırmış, etkilenmiş, korkmuş, sinmiştir.

Kubilay, yaralı bacağıyla meydanda yalnız kalmış, panik içinde camiye doğru gitmeye çalışır. Peşindekiler buna izin vermezler. İsyancılardan birisi bağ bıçağını çıkarıp, genç asteğmenin boğazını keser!

Tüm bu olaylar ve vahşet halkın gözünün önünde olmuştur!

İsyancılar Kubilay’ın kesik başını sancağın tepesine koyup gezdirir. Halk, kurşun işlemeyen Mehdi Mehmet ile başı kesik asteğmen Kubilay olayını dehşetle izler!

Sözde Mehdi Mehmet, “arkamızda 70 bin kişi var!” der. Çevredekiler, şaşkın, korkmuş halde olanları alkışlar. Sonra Değirmen Dağına yerleştirilen toplar, Menemen meydanına çevrilir, top sesleri etrafı inletir!

Atatürk, bu olayı haber aldığında çok öfkelenir, olaya seyirci kalan halka da çok kızar. “Bu ne haldir, gericiler ordunun bir askerini boğazlayabiliyor! Menemen’den birileri karşı çıkmıyor, üstelik tekbirlerle teşvik ediyorlar! Buralar Yunan işgali altındayken bu hainler neredeydi?”der.

Atatürk bu saldırının cezasını yalnız hainler değil, bütün Menemenliler en ağır şekilde çekmeli kararını verir. “Bu durumdan bütün Menemen halkı sorumludur!” der.

Atatürk aslında o gün olay üzerine, “Burayı yakın” demiştir. Menemen soruşturmasında 77 isyancı sorgulanır, 37 idam kararı alınır, yaşı küçük olanlar affedilir 28 kişi ibret olsun diye Menemen meydanında asılır.

Daha sonraki yıllarda ilçenin meydanına “siyah” bir sütun dikilir. Bu siyah sütunda, gelecek nesiller bu gerici ayaklanmadan ders çıkarsın anlamında; "İnandılar, dövüştüler, öldüler, Emanetlerinin bekçisiyiz." yazar.

O günden bu güne aradan 91 yıl geçmiş…

Bunca zaman sonra ne değişmiş diye baktığımızda, görsel olarak bu ülkede belki her şey değişikliğe uğradı, ya düşünce dünyamızda ne değişti?

Düşünce dünyamızda çok da ileriye doğru bir yol alamadık ne yazık ki!

Bu ülkenin gerici damarı, her zaman güçlü ve hükmedici olarak yaşamın her alanına yayılmış, ne yazık ki!

Gericiliğin muhafazakârlık gibi gösterilmesi de aşılamayan başka bir sorun!

Bazı suçların karşılığında birçok safsata, doğma, söylence, anlamsız içi kof örf- adet gerekçe gösterilerek bir masumiyet kalkanı oluşturmalar, iletişim kanallarının birçoğunda gerçeklikten kopuk benzer beyanlar…

Sonuç olarak: 21. yüzyılda laikliğin temeli olan; ‘sorgulayan aklı’ yaşamda üstün hale getirememişiz!