10 gün süren bir bayram tatili yaşandı.

Bir tarafta tatilin uzunluğu; Yunan adalarını ihya ettiğimiz ve paraya doyurduğumuz yazılırken diğer tarafta kurban kesmenin sevaplı fazileti anlatıldı.

Dini yönden çok donanımlı olmadığımız anlatılanlarla ve yaşananlarla açığa çıkıyor.

"Bazen Olmaz " isimli kitapta Cem BOYNER'in anlattığı, ibretlik örneğe bakın:

"Bir gün Maraş'tayız, bir toplantımız var, daha siyasi parti kurmamışız. Büyük bir salon, altı yüz kişi…Salonda sakallı bir genç vardı, kalktı dedi ki "Ben şeriatçıyım, vergi falan vermem."

Önden bir beyefendi izin istedi, "Ben cevap verebilir miyim?" diye...

"Buyurun." dedim.

Kalktı dedi ki, "Sene 1993, genel ev patronu Matild Manukyan vergi rekortmeni, Delikanlı sen vergini ver. Eğer vergi vermezsen Matild Manukyan'ın verdiği vergi ile maaşı ödenen imamın arkasında namaza durmak zorunda kalırsın."

* * *

Yıl 1958 veya 1959 olacak. Dini bilgilerinden dolayı saygı duyulan, sorular sorulan, babamın yaşıtı bir esnaf vardı. Dükkanda yalnızdım. Dükkanımızın önünden geçiyordu. Çay içmeye davet ettim.

Vergi vermemenin dini yönden sakıncasını sordum.

"İslam devleti kumar oynatmaz. Bu devlet piyango ile kumar oynatıyor. İslam devleti içki üretip ticaretini yapmaz, bu devlet içki üretiyor ve ticaretini yapıyor. Neresine vergi vereceksin?" dedi.

Cem Boyner'in anlattığı beyefendi kadar donanımlı olmadığım için "Bu devletin size sunduğu hizmetleri kullanma hakkını kendinizde nasıl görebiliyorsunuz?" diyemedim.

* * *

Vergi konusunda siyasete soyunduğu zaman, Besim Tibuk'un söylediği şeylere benzer benim de yazacaklarım var; yeri gelmişken onları da yazalım:

Memurdan gelir vergisi alma gülünçlüğüne son verilmelidir. Memura maaşı veren devlet, gelir vergisini alan devlet. Net maaşı belirleyip, gelir vergisi lafının ortadan kaldırıldığında ne devletin ne de memurun gelir giderinde değişiklik olmayacaktır. Yapılacak iş bordrolarda brüt maaş hanesi ile gelir vergisi hanesinin kaldırılmasından ibarettir.

Memur bugünkü haliyle kendisini vergi veren, fedakar vatandaş, serbest meslek erbabını da vergisini tam olarak vermeyenler olarak görmekte, bugün git yarın gel gibi vatandaşının işini savsaklama hakkı olduğunu düşünmektedir.

Sayın devlet; “Kaldır memurdan göstermelik vergiyi! Bitsin bu gereksiz gerginlik!.."

kültürü zayıflığımızı daha da zayıflatan bu durumun çözümünün kolay olduğu belli. Çözelim gitsin.

Gelelim işçinin ve ücretlinin gelir vergisine...

İşçinin gelir vergisini işveren ödemektedir. Herhangi bir işçiye "Kaç lira vergi ödüyorsun?" diye sorulduğunda cevap verecek kimseyi bulmazsınız...

Onun için bu verginin adı gelir vergisi değil "İŞ GÜCÜ KULLANMA VERGİSİ" gibi bir şekilde değiştirildiğinde devlet, işçi ve işverenin gelir giderinde değişiklik olmayacaktır.

Bu işten zarar edenler, "bordro mahkumları" edebiyatı ile geçinenler olacaktır gibi görünse de öyle bir şey de olmayacaktır. Onlar bordro mahkumları gibi renkli malzemeyi nasıl buldularsa o devre uygun rengarenk malzemeyi de bulacaklardır.

Yazımı sonlandırmadan önce belirtmek istediğim bir husus daha var. Manukyan'ın vergi rekortmenliği konusunda büyük şirketlerin vergilerindeki ortakların payı dikkate alınmadığı için Manukyan'ın vergi rekortmeni olabildiğini yazdığım, karşılığında rahmetli Sakıp Sabancı'dan teşekkür mektubu aldığım "Büyük Yanlış" başlıklı yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır.

En güzel günler sizlerin olsun.