Yani İstiklal Marşı'nın yazarı... Yani 93 yıldır cumhuriyetle kavgalı olduğu sanılan bir şair...
Ve sol kampın uzak durduğu, sağ kampın istismar ettiği bir şair...
Zaten bu ülkede iki şair çok hırpalanmıştır.
Sağ kamp Nazım Hikmet'i hırpalamıştır, sol kamp Mehmet Akif i.
Sağ kamp Nazım'ı okumamıştır, sol kamp Akif’i.
Sağ kamp Nazım'a hain demiştir, sol kamp Akif’e.
Oysaki ikisi de inançlarından ödün vermemiştir. Nazım sosyalist bir kimlikle, Mehmet Akif muhafazakâr bir kimlikle bakan, boyun eğmemiş iki yurtseverdir.
İkisi de ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Nazım dönemeden ölmüştür 3 Haziran
1963'te, Mehmet Akif döndükten sonra ölmüştür 27 Aralık 1936'da.
***
Mehmet Akif Ersoy, baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek kökenlidir.
20 Aralık 1873 yılında doğmuş, 27 Aralık 1936 yılında ölmüştür.
Osmanlıda son dönemin, Cumhuriyette ilk dönemin önemli şairidir. İstiklal Marşı'nın yazarıdır. "Vatan şairi" ya da " milli şair" olarak anılır.
"İki insan vardır: Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen!" sözüyle bu günün Türkiye'sini okuyan Akif, şairdir, öğretmendir ama ilk mesleği veterinerliktir. Hoş da bir anısı vardır:
Ukalâ biri Akif e yaklaşarak sorar:
"Affedersiniz, sizin için baytar diyorlar.
Akif hiç istifini bozmadan cevap verir:
"Evet, yoksa bir yerin mi ağrıyordu?"
***
Anadolu işgal edilmiştir. Kurtuluş Savaşı başlamıştır. Akif, Atatürk'ün daveti üzerine Ankara'ya gelir. Burdur Milletvekili olarak yemin eder. 1920-1923 arası milletvekilidir. O, inancı gereği cami cami gezer, halkı vatan savunmasına çağırır.
Zeki Saruhan'dan bir alıntıyla devam edelim:
"5 Kasım 1920 Cuma günü Kastamonu'nun ünlü Nasrullah Camii kürsüsüne çıkar. Amacı Sevr Anlaşmasını halka anlatmaktır. Halk bu kölelik anlaşmasını şimdiye kadar başka kimseden bu kadar açık ve anlaşılır biçimde dinlememiştir. Herkes dehşet içindedir. Ortalığı müthiş bir heyecan kaplar, insanlar ağlamaktadır. (...) Akif bu konuşmasında, Avrupalıların ikiyüzlülüğünü ve Sevr Anlaşmasının niteliklerini anlattıktan sonra halkı birlik olmaya ve direnmeye çağırır. Konuşmanın metni Anadolu'nun bütün illerine, sancak ve kazalara, valilere, kaymakam ve müftülüklere gönderilir. Halkın duyacağı şekilde yüksek sesle okutturulur."
***
Akif inançlı bir kişidir. İnançlı bir yurtseverdir. Onun bu kimliğini en güzel Nazım Hikmet vurgulamıştır. Bursa cezaevinde yazdığı "Kuvayı Milliye Destanı'nda der ki; "Saat beşe on var.
Kırk dakika sonra şafak sökecek.
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.
Bilmem ki nasıl anlatsam,
Akif, inanmış adam."
Evet, o gün Anadolu'nun ve İstanbul'un işgaline karşı mandacılığı isteyenler vardı ve de memnundular. Ama hemşerimiz Soner Yalçın der ki,
"Memnun olmayanlar da vardı: Mustafa Kemal ve bir avuç arkadaşı... Samsun'a çıktılar. Onu kısa bir süre sonra Mehmet Akif gibi yurtseverler takip etti."
İşte Akif, böyle bir şair idi...
***
Ve soralım şimdi: Mehmet Akif, aslında kimlerin şairi idi?
-İnancını emperyal küresel gücün hizmetine sunan cemaat ya da cemaatlerin mi?
-Anadolu topraklarını Amerikan ve NATO üsleriyle dolduranların mı?
-Afganistan'ın, Irak'ın işgaline; Libya'nın yerle bir edilmesine, Suriye'nin tahrip edilmesine; "Arap Baharı" diye sunulan ama aslında İslam dünyasını yeniden dizayn eden Amerikan projesine alkış tutanların mı?
Evet, kimin şairidir Mehmet Akif?
Elbette, verilecek cevap bellidir.
O, bu ülkenin bağımsızlık sembolü olan İstiklal Marşı'nı yazan...
O, Emin Çölaşan'ın da dediği gibi verilen parasal ödülü almayan...
O. Çanakkale'de emperyal işgale dur diyen yüzbinlerce şehidin destanını, yani Çanakkale Destanı'nı yazan...
Ve o, inanç değerleri yüksek bir yurtsever olan...
Yani o, cumhuriyet karşıtlığına bırakılmayacak olan bir şair, bizim şairimiz idi.