Medya; İletişim sağlayan radyo, televizyon, gazete ve dergiler gibi basın yayın organlarının tümü, yani kitle iletişim araçları, basın yayın organları. Toplum bu organlar aracılığı ile kanaat sahibi olur. Yönünü belirler, haber alır karar verir. Kısacası medya toplumun yön tayin etmesi, bilinçlenmesi doğruları öğrenmesi konusunda, kutup yıldızı görevi görür.

1. Son yıllarda medya organları, çeşitli isimlerle adlandırılmakta. Örneğin “yandaş medya”, “candaş medya”, “yoldaş medya”, “paralel medya”, “havuz medyası” gibi adlarla belirli yayın organlarını işaret ederek, onları olumsuz yönleri ile eleştirmek, suçlamak, küçük görmek veya yermek gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Kurtuluş Savaşı döneminde birde “Mütareke Basını” vardı. Doğal olarak çağdaş, demokratik ve hukuk kuralları olan bir ülkede yayın organları belli bir yayıncılık anlayışı ve kurallara bağlı olması gerekir. Basın Kanunu çerçevesinde doğru haber verme, basın ahlak ve ilkeleri anlayışı “Yanıt verme ve düzeltme” haklarının kullanılması gibi.

2. Yandaş medya; Bugün basının (Doğan Medya Grubu’nun Demirören Grubu’na geçmesi ile) yaklaşık %95 ine hakimdir. İktidar yanlısı yayın organları için kullanılan bir deyimdir.

3. Havuz Medyası; Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu tarafından el konulan şirketlerin yayın organlarının ihale yoluyla paralarını bir havuzda toplayarak, bu şirketleri satın alan iktidara yakın kişilerin sahip oldukları yayın organlarına bu isim verilmiştir. Bu yayın organları, kayıtsız şartsız iktidarı desteklemekte, sorgulama gereği duymayacak kadar, iktidar yanlısı %95’lik yayın organları içindedir.

Candaş ve Yoldaş Medya; İktidar karşıtı, muhalif yayın organları için kullanılan bir deyimdir. Yazılı ve görsel basının ancak %5’lik bir dilimini oluşturmakta. Aksine toplumun en az %50’yi aşkın bir kesimi tarafından da dikkatle izlenmektedir.

Paralel Medya; Fetullah Gülen Cemaati ve yayın organları için kullanılıyordu. İktidar ortağıydı. Aralarının açılması ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra tamamı kapatıldı.

Mütareke Basını; Osmanlı Devleti 1918’de Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştı. Mütareke (ateşkes anlaşması) imzalanmış, başkent İstanbul dahil yurdun her yanı işgal altına girmişti. Teslim olmayan yurtsever güçler silaha sarılarak Anadolu’da mücadele başlatmışlardı. Adı; Kuvayı Milliye direnişidir. Önderi de Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’dır.

İşgal altındaki İstanbul’da basının bir bölümü işgalcilere ve büyük devletlere yalakalık yapıyor. Milli mücadele tarihimizde utanç verici bir olaydır. İşgalci güçlere karşı çıkılmamasını, onların tüm isteklerine boyun bükülmesini, dahası Yunan işgaline bile karşı çıkılmaması gerektiğini istemiş ve haince yayınları ile halkı uyuşturmaya çalışmıştır.

O gününün mütareke basınından bazı örnekler verecek olursak;

ALİ KEMAL: “Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı, Mustafa Kemal denilen şakiye haddini bildirecektir.” (20 Nisan 1920 Peyamı Sabah)

REF’İ CEVAT: “İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak.” (21 Nisan 1919 ve 16 Mart 1920 Alemdar Gazetesi)

“Yunanlılar ne kadar ebedi düşmanımız olursa olsun, bugünkü galiplerimizin bir müttefikidir, onlara karşı yapılacak hareket, İtilaf Devletleri’nin kırgınlığına sebep olur. Gafletin bu derecesi görülmüş, işitilmiş şey değildir!” (23 Mart 1920 Alemdar Gazetesi)

“Mustafa Kemal isyancıdır, cezası ağır olmalıdır!” (29 Nisan 1920 Peyamı Sabah)

Basın toplumun gözü, kulağı hatta beynidir. Ona yönünü bulmasında en önemli rolü oynayan, Kutup Yıldızı konumundadır. Yeter ki basın özgür olsun, tekelleşip, kartelleşmesin, objektif olsun.

Bazı basın kuruluşlarının Çanakkale Savaşları kahramanı M. Kemal Atatürk’e yer vermemelerini adını anmayıp, yok saymalarını hayretle karşılıyorum. Soruyorum; Yukarıda örneklerini verdiğim Mütareke basınından da mı hiç ders alamadık?