Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında; “Anadolu’da yeni bir Türk Devletinin temeli 23 Nisan 1920’de atıldı” der.

Atatürk Kurtuluş Savaşının zorlu ve herşeyin imkânsız olduğu günlerde TBMM’yi kurmuştur. O, tüm yetkilerini, meclisten yani halktan almıştır. “Hakimiyet Kayıtsız Şartssız Milletindir” ilkesinin tam da yaşama geçme halidir. Dünya tarihine de savaşın ortasında gücünü meclisten alan lider olarak geçmiştir!

Savaşın sıcak dönemlerinde vekillerden olumlu-olumsuz çok çeşitli eleştiriler almış, “kapatalım bu meclisi!” diyenlere de hep karşı çıkmıştır…

*

Atatürk,1927 yılında Milli Bayramlar Kanunu’yla bu kutlu günü çok sevdiği ulusunun çocuklarına armağan eden Dünya’da ilk liderdir!

Maiyetindekilere (çalışanlarına) “çocuk” diye hitap ederken, bu sıcak, duygusal, samimi seslenişi bilinçle yaparken, aradaki mesafeyi azaltarak, rahat olmalarına olanak veren lider, bütün bu anlayış farklığıyla da günümüze taşınarak ölümsüz olmuştur!

O’nun için hiç kuşkusuz, ulusun tüm çocukları kendi evladıydı...

yanında da (Sabiha, Afet, Ülkü, Rukiye, Nebiye, Zehra, Abdurrahim ve Mustafa) isimli 8 manevi çocuğu vardı. Her bir evladıyla her baba gibi sayısız anıları vardı...

Onlarla sofraya oturur, sohbet eder, okulda öğretmenlerinin ayrıcalıklı davranmasına hep karşı çıkarmış.

Manevi kızlarından Nebile'nin düğününde dans ettiği fotoğraf London News dergisinde kapak olmuştur.

Cumhuriyetle birlikte kadın hakları ve kız çocukları altın çağını yaşıyordu. Her birinin eğitimiyle yakından ilgilenmiş, bazı alanlarda Dünya’da ilk olmalarının yollarını açmıştır.

Evlatlarından mal varlığı olanlar devletin bazı kurumlarına tüm varlıklarını bağışlarken, liderin ölümünden sonra yoksul kalanlar devletten tek kuruş talep etmemişlerdir!

*

Dünya’da çocuklara bir bayram armağan eden tek lider olarak, geleceği çocuklara ve gençlere bırakmıştır...

Ölümünde naaşı geçerken kendi yurttaşları kadar yabancıların da acı ve özlem duydukları açıktır. Binlerce düğmenin ceketlerinden koparılıp, balkonlardan caddeye atılması; “ben senden sonra eksiğim!” anlamını taşıyordu…

Bugün küre- köy denilen Dünya, biyolojik büyük bir savaşın içinde çaresiz…

Bir kez daha akıl ve bilime yatırımın, savaşa yapılandan daha değerli olduğunu anlayamazsak virüsler, “mutasyon” geçirip, insanlığı yeniden çaresiz bırakabilir…

Gelişmiş (Amerika, Avrupa, Asya) ülkeleri sayısız insan kaybı yaşayıp, ekonomiler yıkılırken; yaşam, evren insana bir mesaj veriyor olmalı…

Aklın ve bilimin önemini her sözüyle bize anlatan liderimizi bugün yeniden anlama günü…

Savaştan sonra, o yoksul ve yoksunluk içinde verilen sıtma, cüzzam, tüberküloz, trahom, kolera vb hastalıklarında gösterilen başarı bizim dayanma gücümüz olmalı!

Atatürk, Hıfsısıhha Enstütisünü kurarak, kendi aşımızı üretmemizin temelini atarak bu konuda da aydınlık bir yol açmıştır!

Cumhuriyetin temellerinden olan laiklik de özünde; insan aklının hurafe ve safsatalardan kurtulup, bilimin gösterdiği yolda olmasıdır.

Atatürk’ün ilkelerinden uzaklaşmak, "binlerce eksik olmak" demektir!

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 100. Yılı kutlu olsun.

23 Nisan'ı Çocuklara armağan eden liderimiz ve emeği geçenlere saygıyla.