Her akşam ana haber bültenlerinde gündemin sıcak maddesi olarak kahraman ordumuzun Afrin'de başarılı bir şekilde yürüttüğü "Zeytin Dalı" harekatını izliyoruz.

Ana haber bültenlerinde harekatla ilgili önemli ayrıntılar paylaşılıyor, bizler de kahraman ordumuz ile Mehmetçiklerimize zafer nasip eylemesi ve koruması, şehitlerimize rahmet, gazilerimize de acil şifalar nasip eylemesi için yüce Allah'a dua ediyoruz. Rabbim kahraman ordumuzun ve aziz milletimizin yar ve yardımcısı olsun. Tüm dualarımız onlarla. Allah devletimizi daim, ordumuzu muzaffer, aziz milletimizi var eylesin...

*

hafta hayatımda önemli bir yer tutan bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. Bu anımı yeri geldikçe anlattığım oldu ama hiç kaleme almadım. Şimdi ise bu ilginç anıyı siz değerli okuyucularım ile paylaşarak, ayrıca da kaleme alarak bugüne ve geleceğe taşıyarak unutulmamasını sağlamak istiyorum.

Yıl, 1975.

Elazığ'dayız.

Erdem Otel'de kalıyor, yılın Ramazan Ayını yaşıyoruz.

İftardan sonra koyu bir muhabbet eşliğinde çayımızı yudumluyoruz. Sohbetlerin de kalitesine diyecek söz yok. Yeni kurulmakta olan Fırat Üniversitesi’nin rektörü ve son derece güzel konuşan bir müteahhit te aynı otelde kalıyor.

Sözün nereden açıldığını, o noktaya nasıl geldiğini şu anda hatırlayamıyorum. Müteahhit arkadaşımız; güzel ülkemizin, güzide bir iline tayin olmuş Valisinin kır kahvehanesinde oturan vatandaşlarla yaptığı sohbeti anlattı. Çok ilginçti.

Güzel ülkemizin, güzide bir iline tayin edilen Vali şehri gezerken kahvehanede oturanlara "Nasılsınız?" diye sorduğunda, "Geçinemiyirik..." diyorlar. Bu sözcük ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz anlamında. Vali bunun üzerine başından geçen olayı şöyle anlatıyor:

“Bu güzel ilden önce, Karadeniz sahilinde yer alan bir ile tayinim çıktı. Göreve başladığımda bir vatandaş geldi; 'Vali Bey, tarlamı çaldılar' dedi. İlk defa duyduğum bu olayı anlayamadığım için,'Sen üç saat sonra gel' dedim.

Vali yardımcısını çağırdım. 'Bir adam geldi, tarlasının çalındığını söyledi. Bir anlam veremedim. Tarla nasıl çalınır?' dedim.

Vali Yardımcısı 'Burada öyle olaylar olabiliyor' dedi.

Vatandaş tekrar geldiğinde; 'Senin tarlanın çalınma olayını yerinde görmek istiyorum' dedim.

Jeeple yola çıktık. Biraz sonra araçla ulaşımı mümkün olmayan bir yere geldik. Katır getirdiler. Bir müddet onunla ilerledik. Yine zorluk oldu. Katırlardan indik ve yürüyerek devam ettik. Bir müddet sonra üstü düz olan, geniş bir kayanın önüne geldik. Yanında bir ev vardı. Şikayetçi anlatmaya başladı:

'Vali Bey, evim burası. Karşı yamaçlardan çuvalla sırtımda toprak çekip, bu kayayı tarla haline getirdim. Evimizin ihtiyacı olan karalahana, mısır, fasulye gibi sebzeleri burada yetiştiriyorduk. İstanbul'da akrabamızın düğünü vardı. Gitme, kalma derken on beş gün geçti. Geldiğimizde tarlamızın toprağının çalınarak, eskiden olduğu gibi kaya haline getirildiğini gördük. Şikayetçiyim' dedi..."

Vali Bey olayı anlattıktan sonra konuşmasını şöyle sürdürüyor:

"Buradan bakınca; dümdüz, ortasından dere akan, yemyeşil araziniz görünüyor. El oğlu sırtında toprak taşıyarak tarla yapıp geçiniyor, siz hazır arazi ile geçinemiyorsunuz. Çalışmadan geçinmek mümkün değildir" diyor.

Müteahhit arkadaşımızın anlattıkları bu şekilde idi. Hayat kıssadan hisse çıkarabileceğimiz yaşanmış hikayelerle dolu. Eğer azim ve sebatla çalışır isek yenemeyeceğimiz hiç bir zorluk yok. Ama öncelikle mantığımızdaki zorlukları ve engelleri aşmamız gerektiğini düşünüyorum. İşte o zaman refah ve mutluluğa ulaşacağımız kanaatindeyim. Yazımın başlığının anlattıklarıma çok uygun düştüğünü düşünüyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.