15 Nisan 2019 günlü yazımın sonunda: "Öncelikle yanılmış olmayı isterim ama yine de ufukta görünen olgu; İstanbul yerel seçimlerinin yenilenmesi istenecek, sıkışmış ve sıkıştırılmış olan YSK ise bu yenilenmeye karar verecek gibidir" demiştim.

Yine de İstanbul İl Seçim Kurulu, yapılması gerekeni yaptı. Hukuki bir karar verdi.

Ve tam 17 gün sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilen Ekrem İmamoğlu'na mazbatası verildi.

Ardından iktidar cephesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminin iptali için YSK'ya başvurusunu yaptı.

Oysaki:

-İktidar cephesi, daha geniş anlamıyla Cumhur İttifakı, bu sonucu siyasal bir olgunlukla kabul etmeli idi.

-Yeterli ölçüde inandırıcılığı olmayan ve de zorlayarak oluşturulmuş torba dolusu belgelerle, YSK baskı altına alınmamalı idi.

-Çünkü bu sonuç ve sonuçlar, toplumsal bir itirazın siyasal ifadesidir.

-Ankara'da, Adana'da, Antalya'da, Mersin'de, İzmir'de oluşan sonuçların, özellikle İstanbul'da daha da görünür olarak ete-kemiğe bürünmesidir.

-Yani bu sonuçların, toplumun siyasal bir tercihi olduğu, hile-hurda ve hırsızlık

üzerine inşa edilebilecek bir olgu olmadığı görülmeli idi.

* * *

Yine de yapılabilecek en doğru siyasal davranış:

-Cumhurbaşkanı tarafından seçilen tüm belediye başkanlarını kutlamak, "birlikte çalışacağız" mesajını vermek olmalıdır.

-Özellikle parti başkanı kimliğini değil, cumhurbaşkanı kimliğini ön plana çıkarmak olmalıdır.

-Ve de bugünden başlayarak ülkede bir barış çubuğunu tüttürmek, zorlukları birlikte çözerek mutlulukları birlikte paylaşmak olmalıdır.

Çünkü sonuçta sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, yani tüm toplumsal kesimler birlikte yaşamakta ve yaşayacaktır bu ülkede.

Ve de bu toplum için ikinci bir Türkiye yoktur bu bölgede.

* * *

Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki;

"Dönem kızgın demiri soğutma dönemi. Dönem birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemi. 82 milyon hep birlikte Türkiye İttifakı olarak hareket etmeliyiz."

Evet, doğrudur bu söz. Geç kalınmıştır ama yine de başlanabilir. Yani bu kızgın demiri soğutmak gerekir.

Ama bu kızgın demir, Türkiye'nin doğusunda daha da kızgındır ve daha da kızdırılmıştır. Soğutmaya öncelikle oradan başlanmalıdır.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevden alınmış, YSK'nın onayı ile seçime girmiş ve de seçimi kazanmış belediye başkanlarına mazbatası verilerek başlanmalıdır.

Evet, yılların birikimi olan bu kızgın demir soğutulmalıdır.

-Gerçek anlamda basın ve ifade özgürlüğü yaratılarak...

-Sarsılmış ve güvenirliğini yitirmiş yargı bağımsızlığı yeniden sağlanarak...

-Hukukun üstünlüğüne dönüp, evrensel hukuk ilkeleri kabul edilerek...

-Büyük bir tahribat yaşamış kuvvetler ayrılığı yeniden oluşturularak... Yani gerçek anlamda demokratik bir Türkiye'yi inşa etmek için siyasal işbirliği yapılarak soğutulmalıdır bu demir.

* * *

Ve yine yapılması gereken:

-YSK, ömür boyu suçluluk duyacağı bir yükün altına girmemelidir.

-YSK, toplum vicdanında kabul görmeyen bir karar vermemelidir.

-Başkanlık sisteminin ilk yerel seçimi olan 31 Mart 2019 seçimleriyle, Samsun'a çıkışın 100'üncü yılında yeni bir beyaz sayfa açılır olmalıdır.

Çünkü her seçim dönemi, toplumun daha da gerildiği ve de gerdirildiği dönemler oldu bu ülkede.

Çünkü her seçim dönemi, topluma kin ve nefretin ekildiği, öfkenin yükseltildiği dönemler oldu bu ülkede.

İşte bu nedenlerle:

-31 Mart 2019 seçimleri toplumsal barışın, hoşgörünün miladı olmalı, olabilmelidir.

-Dün yan yana gelemeyen siyasetler, bugün yan yana gelebiliyor ise iktidarla muhalefet el sıkışmalı, sıkışabilmelidir bu ülkede.

Ve daha da önemlisi, yerel yönetimler demokrasinin kaleleri olmalıdır bu ülkede.