Bugün 5 Haziran “Dünya Çevre Günü”…

Türkiye’nin, çevre adına en büyük felaketlerden birini yaşamakta olduğu zamana denk gelen Çevre Günü…

Küresel iklim değişiyor, eko sistem çöküyor, yani dünya yok oluşa doğru gidiyor…Bunlar sanki bizi hiç ilgilendirmiyor…Bizden, mesafe olarak da, zaman olarak da çok uzak sanki…

Ama, Marmara yanı başımızda…

Ama, Marmara bizim gerçeğimiz.

Ve Türkiye’nin iç denizi Marmara ölüyor.

*

Marmara, son aylarda, deniz yüzeyini ve derinlerini saran “deniz salyası” olarak adlandırılan müsilajla boğuşuyor.

Televizyon haberlerinde içimiz yana yana izliyoruz Marmara denizinin acınacak halini.

Deniz yüzeyinde su görülemez olmuş.

Dalışlar yapılıyor, denizin dibindeki canlıların deniz salyası ile sarılmış haldeki ölüleri görüntüleniyor.

Ve bilim insanları, umutsuzca “Marmara için yapılabilecek hiçbir şey kalmadı” diyorlar…

Ya da, pek az şans kaldı Marmara’yı kurtarabilmek için…

*

Foseptik çukuruna dönüştüğü söyleniyor Marmara’nın…

Dev kentlerin kanalizasyonları, doğru dürüst biyolojik arıtma yapılmadan Marmara’ya verilirse, sanayi atıkları pervasızca denize boşaltılırsa, doğanın da bir dayanma gücü var sonuç olarak.

Hepsi bir yana, elimizdeki çeri-çöpü denize boca ederek, özellikle binlerce yılda kurtulamayacağı plastik atıklarla denizin nefesini tıkarsak, ne bekliyoruz ki…

Marmara, yıllarca S.O.S. sinyalleri gönderdi, “böyle giderse ben dayanamam, yapmayın” dedi.

Anlamadık.

Anlamazlıktan geldik.

Günlük yaşadığımız için, kısa süreli çıkarlarımızın hesabını her şeyin üzerinde tuttuğumuz için, Marmara’nın feryadına kulak vermek işimize gelmedi.

Ve şimdi Marmara son nefesini vermek üzere.

*

Oysa Marmara kıyıları, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyıları henüz turizme açılmadan, İstanbul halkının tatil mekânıydı.

İstanbul’un içinde denize girilirdi. Yeşilçam filmlerinde görüyoruz İstanbul’un plajlarını…

Erdek, başta Vehbi Koç olmak üzere, ünlü iş insanlarının tatil yeriydi. Yalova Çınarcık çok ünlüydü. Sonradan Marmara’nın ortasındaki Avşa adası ünlenmişti…

Marmara denizini yok ederek, buraların turizmini de yok etmiş olacağız.

*

Anlaşılan o ki, son bir fırsat var elimizde.

Bugünden yarına bırakmadan, ne lazımsa yapmalıyız Marmara’yı kurtarmak için.

Devlet-üniversiteler-özel sektör-sivil toplum kuruluşları…Her ne ise, her kim ise, topyekûn bir seferberlik zamanı şimdi.

“Marmara’yı kurtarma seferberliği”…

Kurtaramazsak, tarihe öyle bir “utanç sayfası” olur ki bu…

Manevi ağırlığı altında hepimiz, ama hepimiz eziliriz.