Her zevke, her keseye uygun cep telefonları ellerimizden düşmez oldu. Her yerde internete girmek kolaylaşınca gözümüz başka şeyleri görmez oldu. İnternetin sayesinde dileyen herkes yazar, televizyoncu, şair, fotografçı; herkes ama herkes her konunun uzmanı. Sanal ortamda öğrenmek yerine izlemek, öğretmek moda oldu.

İnternet ortamında yayın yapan televizyon kanalının kameramanları yaşlı bir amcayla sokakta ayaküstü söyleşi yapıyor. Amcamızın derdi, başı karlı dağlar gibi büyük. Dert insanı söyletirmiş. Amcanın eşi rahmetli olmuş. Eskilerin deyimiyle sonuçta erkek milleti! Eşi ölünce yeniden evlenmek için yollara çıkmış. Yaşı yaşına, boyu boyuna uygun dul kalmış bir avrat aramaya başlamış. İğnenin deliğine girmiş, çalmadık kapı bırakmamış. Derdine derman bulamamış.

Amcamız bir hayli derli. Kendi deyimiyle dul kalmış avrat çok; ancak hiçbirinin evlenmeye niyeti yokmuş. Kendi deyimiyle “dul kalmış garıların hepsi mayışlı”… Hükümet dul avratlara maaş vermeye başlayınca yeniden evlenmeyi düşünmüyorlarmış.

Sadece dert yanmıyor. Derdinin dermanı olacak çözüm yollarını da gösteriyor. Ya avratlara maaş verilmesin. Onlara maaş verilecekse dul kalmış heriflere de “mayış” verilsin.

Mahalle arasında fotograf çekerken ilgimi çekti. Yaşlı bir amca yıkanan çamaşırları asıyordu. Benim gibi tembel olmadığı için işini bitirmek üzereydi. İzin almak istesem belki izin vermezdi. Daha önceden fotograf çektiğimi gören yaşlı bir teyze bastonu alıp peşime düştü, Dayak yemekten son anda kurtuldum. İzin verse poz vereceği için, çekeceğim fotografların bir anlamı kalmazdı. Başımın derde girmesi yerine zamanı değerlendirmeyi uygun buldum.

Fotograf çekerken internette izlediğim söyleşi aklıma geldi. Kendisiyle sohbet etmeye fırsat bulamadım. Dileğim, amcamız eşini ve çocuklarını rahatsız etmemek için kendi işini kendisi yapmıştır.